ABD ve Rusya'nın Ukrayna üzerindeki tutumları uzlaşı üretir cinsten değil. Bunun bir kısmı ABD'nin genel dış politika tavrıyla bağlantılı, bir kısmı da Rusya'nın Ukrayna'ya bakışıyla ilişkili. Rusya önemli bir fırsat ele geçirdiğini düşünüyor. ABD gerekirse Ukrayna'yı da feda ederek tavizsiz tutumunu sürdürmek istiyor. Böylece Ukrayna, Soğuk Savaş'takilere benzer bir çekişmenin savaş alanı haline geliyor.
Halbuki Ukrayna çapında bir devletin temel gündemi kendi ulusal güvenliğidir. Böylesi bir çekişmenin parçası olmak hiç işine gelmez. Ama güvenlik için başka aktörlere dayanmak zorunda kaldığınızda zaman zaman mızrak ucu, zaman zaman da kalkan haline getirilmeniz kaçınılmazdır. Aslına bakarsanız Ukrayna, ABD'nin gerektiğinde kendini kurban edebileceğini anlamaya başladı.
Zelenski'nin, Ukrayna krizinin "Her an savaş patlayabilir" gibi sözlerle abartılmaması gerektiğine dair sözleri, aslında bir çekişmenin savaş alanı haline gelmekten duyulan rahatsızlığı dile getiriyor. Çünkü Amerikan yönetimi bir yönüyle Ukrayna'yı koruyormuş gibi yapıyor, bir yönüyle de "Ruslar her an işgale başlayabilir" gibi sözler kullanarak Ruslara gel gel yapıyor.
Türkiye'nin konuya yaklaşımı bu bakımdan üçüncü bir yol sunuyor. Çünkü Doğu-Batı geriliminin ötesinde yerel ve bölgesel dinamiklerle konuya yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine vurgu yapıyor. Karadeniz'in güvenliğini önceliyor. Yani Ukrayna ve Karadeniz bölgesini merkeze oturtuyor.
Böylesi bir yaklaşım hem Ukrayna hem de Rusya için tercih edilebilir. Ukrayna kendisini NATO güvenlik şemsiyesinin altında konumlandırmayı tabii ki isteyecektir, ancak bu şartlar altında mümkün görünmüyor ve Ukrayna kendi toprak bütünlüğünün derdine düştü. Türkiye'nin sunduğu bölgesel inisiyatif, Ukrayna'nın acil önceliklerine şans verebilir.
Rusya da aynı şekilde bölgesel bir uzlaşı formülünü kıymetli bulacaktır. Bölgesel bir inisiyatif sayesinde hem konuyu NATO zemininden çıkartmış olur hem de NATO üyesi bir ülke olan Türkiye'nin arabuluculuğunda AB'ye kadar uzanabilecek bir uzlaşı zemininde ABD'yi dışarıda tutar.
Türkiye eğer bu arabulucu rolünü yerine getirebilirse kendini çok ilgilendiren Karadeniz güvenliğine katkıda bulunmuş olur. Hem Rusya hem Ukrayna ile ilişkilerini zedelemeden sürdürebilir. Batı ittifakında ise ciddi bir özgül ağırlık kazanabilir.
Denemekte fayda var. Erdoğan daha önceki birçok örnekte böylesi diplomatik manevraları başarıyla yürütebileceğini gösterdi. O nedenle hem Ukrayna ziyaretini hem de Putin'in Türkiye ziyaretini dikkatle takip etmek gerek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz