Bir rektör atamasının etrafında fırtınalar kopartılıyor. Türkiye'de 200'ün üzerinde üniversite var. Hepsine rektör atanıyor. Ama nedense Boğaziçi'ne farklı muamele yapılması gerekiyormuş. Neden itiraz ettiklerine dair mantıklı tek bir söz söyledikleri de yok.
Köhne bir solculuğun saçma sloganları ve azgın şiddetiyle hak arıyorlarmış, yerseniz. "Kayyum rektör" istemezlermiş. Rektör derhal görevini bırakmalıymış.
Görüntüleri izleyin. Kampüste atılan sloganları duyduğunuzda, konuya dair tek bir fikriniz yoksa bile olup biteni anlayabilirsiniz. "Tayyip defol, üniversiteler bizimdir" diye bağırıyorlar. Dahası kendileri gibi düşünmeyen öğrencileri de baskı altına almışlar. Kâbe ile alay ettiklerinde bundan rahatsız olan ve dini hassasiyet gereği rahatsızlığını dile getiren öğrencilerin listesini yapmışlar. Bu öğrencilerin kampüs içinde yürümelerine müsaade etmeyeceklermiş.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
En son işi rektörlük baskınına kadar getirdiler. Kimse kusura bakmasın, bu işin rektörlükten ibaret olmadığı çok açık. Kirli bir provokasyonu sonuna kadar sürdürecekler. Zaten gösterilerde gözaltına alınanlara baktığınızda bunların çoğunun Boğaziçi öğrencisi olmadığı da çıkıyor ortaya. İçişleri Bakanlığı, kahir ekseriyetinin terör örgütleriyle ilişkili olduğunu açıkladı.
Ülkede onca üniversite rektörü atandığı zaman sorun çıkmazken bir üniversitenin kendisine ayrıcalık yapılması gerektiğini savunması anlaşılır bir durum değil. Kanuna aykırı bir durum var mı? Yok. Melih Bulu atama kriterlerini yerine getiriyor mu? Getiriyor. Neye itiraz ediyorsunuz? Bilen eden yok. Anladığımız tek şey, ayrıcalık istedikleri. "Burası bizim, buraya gelmeyin" tantanası. Pardon da siz kimsiniz? Üniversitenin tapusu mu var elinizde?
Bakın, hiç saçmalamaya gerek yok. Bir devlet üniversitesinin bütçesi, devlet tarafından ödenir. Öğretim üyesi devlet memurudur. Maaşlı çalışandır. Üniversite bürokratik bir kurumdur. Dolayısıyla bir üniversitenin başına atama da hükümet eliyle yapılır. Millet adına yetki kullanan hükümet, milletin üniversitesine rektör ataması yapar. Siz hiç duydunuz mu askerlerin "Biz kendi kuvvet komutanımızı kendimiz seçmek istiyoruz" dediğini? Polisler, ilçe emniyet müdürünün kim olacağına kendisi mi karar veriyor? Okul müdürlerini öğretmenler mi belirliyor? Tabii ki hayır.
Üniversitelerin de zırnık kadar farkı yoktur. Dahası rektör ataması, akademik özerklik konusu da değildir. Rektörlük, akademik bir pozisyon değil, idari bir pozisyondur. Bu nedenle atamada idari öncelikler devreye girer. Akademik özerklik, bir öğretim üyesinin araştırma ve öğretim faaliyetlerinden ibarettir. Rektörün kim olduğunun bu konuyla hiçbir ilgisi yoktur.
Ama dedim ya, dert rektör ataması veya üniversitenin akademik becerisi falan değil. Birileri, kampüsleri kendi çiftliğine çevirmek istiyor. Hiçbir meşruiyet kaygıları da yok. Bildikleri tek laf "Burası bizim, buradan defol" lafı. Dahası, kendilerine hak gördükleri bu meşruiyet gasbını da vandalca savunmada tereddüt dahi göstermiyorlar. Rektör yardımcısının kapısına tehdit mesajları yazacak kadar da cüretkârlar. Dikkat ederseniz zaten "tencere tava" havası da başladı. CHP yine her türlü provokasyonda olduğu gibi buna da balıklama daldı. Biz bu işin nereye doğru gittiğini çok iyi biliyoruz.