Geçenlerde yeni İstanbul Havalimanı'nı ilk kez kullandım. Gurur duydum. Uçağa bindim ve Berlin Tegel'e indim. Bilen bilir. Berlin-Tegel Havaalanı otobüs garajından azıcık hallicedir. Bu zamana kadar gördüğüm en dandik en köhne havaalanı. Almanlar onlarca yıldır yenisini yapamadı. Ama hiç ses ettikleri yok. Zaman zaman kendileriyle alay ediyorlar. Bizdekiler ise gördüğüm dünyanın en iyi havaalanı etmedik laf bırakmadı.
Neyse... İndim Tegel'e. Taksiye binip 40 dakikalık bir mesafede olan şehir merkezine gitmek istedim. O da ne? Tek bir taksi yok. Grev varmış. Şehir kilitlenmiş. Uber denedim. O da yok. Otobüse bineyim dedim. O da yok. En yakın metro istasyonu 45 dakikalık yürüme mesafesinde. Çaresiz tanıdık bir arkadaşı aradım. Kendi aracıyla trafik nedeniyle 2 saatte gelebildi. Şehir merkezine varmamız 1 saatimizi daha aldı. Tüm bu süre zarfında kendimi dünyanın ilkel bir ülkesine gelmiş gibi hissettim.
İki gün sonra dönüş yoluna çıktım. Tegel'e geldim. 40 dakikalık bir rötar var. Ama havaalanı o kadar berbat ki, gezip dolaşacak yer bile yok. Bir kenara oturdum. Karşımda 20'li yaşlarında bir Türk kadın etrafındakilerle konuşuyor. "Olur mu böyle saçmalık. Yazarım ben şimdi bunu Twitter'a. Bu iş böyle yapılmaz" diyor. Ben seyrediyorum. Merak ediyorum. Acaba hayatında kaç kere havayolu işletmeciliği yaptın? Acaba hiç mi rötar diye bir sorunla karşılaşmadın. Şu gördüğün Tegel Havalimanı'ndan hiç mi ders almadın? Dünyanın parmak ısırdığı Türk havayollarına bu haksızlığı yaparken hiç mi düşünmedin? Yok hayır. Kendinden o çok bilinçli. Kendi işini o kadar düzgün yapıyor ki, havayolu işletmeciliğinin nasıl yapılacağını da en iyi o biliyor.
Bu tipleme tek bir örnek olsa hiç önemsemeyeceğim. Ancak bunlar artık istisna değil, kural haline geldi. Sosyal medyada birbirine gaz veren ve sosyal medyadaki varlığından başka kibrini büyütebilecek hiçbir becerisi olmayan bu tipler öyle bilinçli ve öyle kusursuz ki herkese haddini bildirebilir.
Son örneğini de İstanbul Havaalanı'nda gördük. İşini yapmaya çalışan ve 15 dakikalık rötarda tek bir kabahati olmayan bir çalışana ağza alınmayacak hakaretler yağdıran terbiyesizi hepimiz gördük. Netflix dizilerinden fırlamış gibi Amerikancı haller ve hareketlere bakarsanız sanki dünya sahnesinin tek esas kızı zannedersiniz. Halbuki değil.
Seçim öncesi Yusuf'a yapılan hakareti hatırlayın. Aynı tiplemeyi orada da görürsünüz. Bir uluslararası yemek zincirinin pazarlama şefi falandı galiba. Ama okula ve eğitime yaptığı vurguya bakarsanız kendisini Arendt falan zanndersiniz. Ama değil işte. Medyanın bilinçlendirdiği fakat bilgilendiremediği, yarım yamalak bir öğrenim görmüş fakat eğitilememiş bu zavallı tipler hiçbir zaman mutlu olmayacak etrafına da huzur vermeyecek.
Benzer bir bilinçlilik halini şu aşı meselesinde de görüyorum. Her şeyi çok bilen yeni nesil bazı anneler tıp dünyasının tüm uyarılarına rağmen çocuklarına aşı yaptırmıyor. Sırf bu nedenle salgın hastalıkların oranında artış görülüyor. Hangi bilimsel makaleyi okudu da nasıl bu karara vardı bilen yok. Ama bunlar kendinden çok emin birey ve bilinçli anne. Artık bunlar sadece kendilerine değil çocuklarına da sadece çocuklarına değil tüm çevreye ve topluma zarar verir hale geldi.