Hepsini Amerika yaptı. Önce Membiç'te Türkiye'yle ortak devriye. Ardından PYD'yle devriye görüntüsü. Şimdi de Kandil'in üç isminin başına ödül. Bunların hepsi bir hafta içinde oldu. Biz de anlam vermeye çalışıyoruz. Halbuki birbiriyle ters gibi görünen tüm bu eylemlerin bir anlamı var. Amerika Türkiye'ye taviz veriyor ama hem hâlâ oyalama peşinde hem de hedef saptırma derdinde. Bir yandan Membiç'te adım atmak zorunda kalıyor. Öte taraftan PYD'nin gönlünü alıyor. Ertesi gün PKK ile PYD'yi ayrıştırma imajı veriyor.
Amaç her ne olursa olsun bu üç ismin başına ödül konulması tercih edebileceğimiz bir durum. Ne kadar sahici bilemeyiz ama artık üçü de korku içinde olacak. ABD'nin kendilerini feda edebileceğini gördüler. Örgütün içinde trajik bir korku iklimi doğabilir. Bundan sonra kendilerini güvende hissetmeyecekler. Belki yakın zamanda bu üç isim İran'a yaslanma eğilimine bile düşebilirler. Ancak her ne olursa olsun bu bir kazanımdır. PKK'nın üç tepe yöneticisi ABD'nin ödül listesinde.
Peki bu neden oldu şimdi? ABD neden bir arananlar listesi yayınladı? İki ihtimal var. ABD bu tavizi ya vermek zorunda kaldı ya da daha geniş bir plan çerçevesinde Türkiye'yi teşvik etmek istedi? Yani bir zorunluluktan da olabilir yeni bir arayıştan da olabilir.
Ben uzun süredir nadiren hesaplı hareket edebilen bir Amerika'nın yeni bir arayış içinde olduğu fikrine katılmıyorum. Sadece reaksiyon veriyor. Bir normalleşme arayışı içinde. Fakat bunlar da küçük tavizlerden ve oyalamalardan ibaret. Örneğin ABD İran'a karşı pozisyon alıyor ve bu nedenle Türkiye'yi yanına çekmek istiyor, diyemeyiz. Öyle bir durum yok ortada. Günlük savrulma içinde Türkiye'nin attığı hızlı adımlara karşı pozisyonunu korumaya çalışıyor. ABD her ne istiyorsa istesin Suriye'nin kuzeyindeki PYD bölgesinin kendisine güç katacağını düşünüyor. 22 üs inşa etmiş. Binlerce terörist eğitmiş. Suriye'nin yüzde otuzuna yerleşmiş. Her türlü mühimmatı yığmış. Çok büyük bir gerekçe olmadığı müddetçe bu alanı ve imkânları bırakmak istemiyor.
Türkiye ise zorluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın zamanda Fırat'ın doğusuna yükleneceğini gösterdi. Daha önce Türkiye'yi blöf yapmakla itham edenler her seferinde yanıldı. Türkiye adım adım bir stratejiyi sahneye koyuyor. Fırat'ın doğusu için de geri sayım sürüyor. ABD ise bunu şimdilik engelleyici adımları kurgulamaya çalışıyor. Kandil'deki üç ismi vererek PKK ile PYD arasındaki ayrımı öne çıkartıyor. Sözüm ona "bunlar ayrı örgütler" diyecek. "Irak'ta biz adım attık. Suriye'de de siz adım atın diyecek." Demode bir yönteme başvuruyor. Bu işlemi de bir taviz gibi sunmaya çalışıyor.
Ancak Türkiye'nin karnı bu tür kurnazlıklara tok. Suriye'de ABD tüm kredisini tüketti. Sözlerini tutmadı. Somut adım atmadı. Türkiye de kendi başının çaresine bakmayı öğrendi. Şimdi eli en rahat ülkelerden biri haline geldi. Eğer ABD gerçek bir anlaşma arıyorsa daha sahici ve somut adımlar atmak zorunda. Günü kurtarmak için atacağı bu tür adımlar yeterli olmaz.
Evet Türkiye bunu alır cebine koyar. Fakat ABD'nin iyi niyetine falan ikna olmaz. Kendi bildiği gibi oynamaya devam eder.