İran'a yönelik yaptırımların ikinci ve önemli aşaması dün itibariyle başladı.
Trump bunu diline dolamıştı. Tek başına yaptırımların başlamasını bile bir zafer olarak sunmaya çalışıyor. Bu yaptırımların nereye varacağını görmek için nereden çıktığına bakmak lazım.
Yaptırımların ana gündem maddesi İran'ın nükleer enerji arayışı. Hatırlanacağı üzere Obama döneminde İran'la bir uzlaşıya varılmıştı. Buna göre yaptırımlar kaldırılmış ve İran da nükleer enerji arayışına kısıtlama getirmeyi kabul etmişti.
Hatta bir bahar havası yaşanacağı söyleniyordu.
Buna göre, İran yeniden uluslararası sisteme dahil olacaktı.
Fakat öyle olmadı.
Obama gitti ve Trump geldi. İlk günden itibaren diline doladığı anlaşmayı iptal etti. Bunun Amerikan çıkarlarına hizmet etmediğini iddia etti. Halbuki dışarıdan bakan objektif bir gözlemci tam da tersi bir sonuca varabilir. Obama'nın elde ettiği anlaşma kendi açısından oldukça başarılıydı.
İran o anlaşma nedeniyle hiçbir zaman nükleer silah sahibi bir ülke olamayacağını kabul etmek zorunda kalıyordu. Ancak ne Trump ne de İsrail bu anlaşmadan hiçbir zaman tatmin olmadı.
Trump daha iyi bir anlaşma elde edebileceği iddiasında. Ama daha iyisinin ne olduğunu pek bilmiyoruz.
Bence Trump da bilmiyor. Asıl derdinin bu olduğunu da sanmıyorum.
Zira Trump ilk günden beri her türlü dış politika konusunu iç siyasete malzeme yapmanın peşinde. Seçim sürecinde verdiği sözleri ispat etmeye gayret ediyor.
Anlaşmayı iptal edip yaptırımları tekrar devreye soktuğunda daha iyi bir anlaşma elde edeceğini düşünüyor. Veya her ne elde ederse etsin bunu daha başarıl bir anlaşma olarak sunacaktır.
Mümkün mü? Evet. Zira Kuzey Kore meselesinde bir benzerini gördük. Trump öncelikle dozajı yükseltti ve Kuzey Kore'ye yüklendi. Sonra bir anda meselenin çözüldüğü ve Kuzey Kore'nin taviz verdiği iddiasını seslendirmeye başladı. Halbuki ortada öyle zafer olacak bir durum yoktu. Trump sanal bir zafer kazanmıştı ve onu da sanal bir ortamda anlattı. Ucuz zaferler alıp bunları Amerikan toplumuna satmayı bir alışkanlık haline getirdi.
Şimdi aynı yöntemi İran konusunda da izlemenin peşinde. Yaptırımlara abanıyor ve sanal ortamda coştukça coşuyor. Belli bir müddet bunu sürdürecektir. Asıl derdi taviz aldığını göstermek olduğu için onu alınca duracağını öngörebiliriz.
Ben Trump'ın İran'da rejim devirme peşinde falan olduğunu da düşünmüyorum.
Hiç ilgisi bile yok. Halbuki İran'da rejimin durumu pek iyi değil. Fakirlik çok arttı. Ve İran sokakları yaptırımlardan ciddi boyutlarda etkilenecektir. Fakat ekonomik yaptırımlar tek başına İran gibi rejimleri devirmek için hiç yeterli olmadı.
Yine olmaz. İranlılar da bu durumun farkında.
Belli bir süre rejim bu yaptırımları iç kamuoyunu tahkim etmek için kullanacak ve Amerikan karşıtlığı üzerinden kendini yeniden güçlendirecektir. Fakat günün sonunda Trump'ı basit birkaç tavizle ikna edebilecekleri kanaatine sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Dünyanın diğer ülkeleri de benzer bir bakış açısına sahip. Herkes şimdilik kendileri için elzem maddeler üzerinden muafiyet almaya çalışıyor. Uzun vadede çok şey olabilir ancak herkes şimdilik kısa sürede çözülmesini umut ediyor.