Ben siyasette 'alan' değil, 'veren' bir gelenekten geliyorum. Rahmetli babam bütün varını, yoğunu mahallî yöneticisi olduğu DP'ye harcamıştı. Rahmetli dayım Ali İhsan Göğüş, CHP yöneticiliği ve bakanlıklar yapmıştı; vefatında gazetecilik döneminde girdiği iki kooperatif evinden başka kendisine ait mülkü yoktu. Ben de dedemden ve babamdan kalan iki eski evin miras paylarını, kurduğum YDP için harcamıştım. YDP Genel Merkezi'nin kapısına, 'Bu kapıdan hırsızlar giremez' yazdırmıştım. Bütün hayatım ve özellikle siyaset yıllarım boyunca hep 'Dürüstlük ve Fazilet Mücadelesi' sloganını kullandım ve yolsuzlukla, hırsızlıkla mücadele ettim. 'Beytülmal'e el sürmedim ve el sürdürmedim.
Bütün bu girizgâhı yapmamın sebebi, 'yolsuzluk' olaylarına ne kadar tiksinerek baktığımı anlatmak içindir.
Milletçe yolsuzluklara karşıyız ve bunlara mâni olmak için gereken siyasî, adlî ve idarî tedbirleri almaktan yanayız. Gerçekten, siyasî bakımdan kaybının olacağını ve yıpranacağını bilmesine rağmen, yolsuzluklarla mücadele etmeye kararlı bir devlet adamı kadar hürmete lâyık kimse yoktur. Bunun gibi, güvenlik, asayiş ve istihbarattan sorumlu olan ve bu sorumluluğunun gerektirdiği görevini hiç korkup çekinmeden yapan devlet memuru başımızın üstündedir. Yargı, özellikle yolsuzlukla mücadele konularında demokratik kuvvetler ayrılığının icabını yerine getirmeli ve hiçbir şahsî endişeye kapılmadan vazifesini ifa edebilmelidir. Savcılara ve Mahkemelere müdahale edilmemesi için yargı bağımsızlığı kesinlikle sağlanmalıdır.
Bu açıdan bakılınca 17 Aralık Operasyonlarına hak verilmesi düşünülebilir. Bu takdirde ise, operasyonu yapan ve yolsuzlukları ortaya çıkaran emniyet görevlileri ve savcılar muaheze edilecek yerde teşvik edilecekler; bırakınız görevden almayı terfi ettirileceklerdir. Bu durumda da kendilerine ve yakınlarına suç isnat edilen bakanlar istifa ettirilecek ya da görevlerinden alınacaklardır.