Başbakan Erdoğan, salı günü AK Parti İstişare Toplantısı'nda, yıllardır beklediğimiz tarihî çıkışını yaptı. Çok küçük bir ırkçı-bölücü güruhu haricinde, milletimizin yüzde 99'unun hissiyatını dile getiren ve her kelimesine zevkle imzamı atacağım konuşmasında Erdoğan, dokunulmazlığının kaldırılması istenen BDP'liler için 'Terör örgütünün uzantısı olarak TBMM'nin çatısı altında olmanızı kabul etmeyiz' dedi.
Değerli yazar Gülay Göktürk'ün, Bugün Gazetesi'ndeki yazısında, 'Aslına bakarsanız, Türkiye'de Hükümet ve Kürt sorununun çözümü için iyi niyetle çaba sarf eden çevreler, birtakım siyasî mülahazalarla hukukun elini tutmasaydı, BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıkları şimdiye çoktan kalkmış olurdu' diyor.
Gerçekten de mevcut ve uluslararası hukuk çerçevesinde BDP gibi siyasî parti görüntülü bir terör örgütünün, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu faaliyetlerine devam etmesi mümkün değildir. Daha önce defaatle yazdığım gibi, Venedik Kriterleri'ne göre, siyasî partilerin şiddeti araç olarak görüp teşviki ve şiddete katılması hâlinde kapatılmaları gerekir.
Türkiye, bir hukuk devleti ise, Anayasa ve kanunlarındaki bunca hükme rağmen, BDP'nin hukuka ve meşruiyete açıkça aykırı faaliyetleri karşısında sessiz kalamaz.
***
BDP,
PKK-KCK terör örgütünün
Meclis'teki uzantısıdır ve teröristbaşı ile
Kandil'in talimatıyla hareket etmektedir. Yıllardır bu sütunlarda
BDP'nin terörün bir parçası olduğunu tekrarlayıp duruyoruz. Siz, adının
'Barış ve Demokrasi Partisi' olduğuna bakmayınız;
BDP, barış ve demokrasinin düşmanı, faşist yöntem kullanan,
Stalinist bir örgüttür.
Türkiye'deki
Türkü,
Kürdü,
Arabıyla milletimizin ve halkımızın yıllardan beri çok iyi teşhis ettiği bu gerçeği, artık herkesin görmesi lâzımdır.
Başbakan Erdoğan, terör örgütünü ve uzantılarını ifade ederken,
'Faşizmi yöntem olarak seçen örgüt' diyor.
Başbakan'ın şu sözlerini, dokunulmazlık değerlendirmesini siyasî oportünizm hesabıyla yapanlar iyi düşünmelidirler:
'Siyaset, şiddeti dışlamaktır. Demokratik süreçlerin işlediği bir ülkede şiddeti, şiddet kullananı övmek, şiddete prim vermek, siyaset dışı, ilkel ve gayrimeşru bir tutumdur.'
Şimdi bazı yazarlar, dokunulmazlıkların kaldırılmasının terörü arttıracağını ve
AK Parti'nin oy kaybetmesine sebep olacağını yazıyorlar. Ben tam aksini düşünüyorum.
Erdoğan'ın işaret ettiği gibi artık
Türkiye'de 1994 şartları yaşanmıyor. Terör örgütü tamamen köşeye sıkıştırılmıştır ve dağılmak üzeredir. Kaldı ki
Erdoğan, oy hesabı yapmadığını da açıkça belirtiyor.
***
1923'ten bu yana,
Kürt kardeşlerimize bu derece önem veren, sorunlarına ve taleplerine bütün gücüyle eğilen bir başka iktidar gösterebilir misiniz?
Başbakan Erdoğan, asimilasyon, inkâr, ret politikalarına son vermiş ve gönlünün bütün sıcaklığıyla
Kürt canlarımıza kucak açmıştır. Lâkin çok küçük bir ırkçı-bölücü grubun, şiddet kullanarak bu durumu istismar etmesine daha fazla sabretmek, hukuku çiğnemek ve acze düşmek doğru değildir.
Temel ölçü bellidir; eli kanlı teröristlerle tâvizsiz mücadele etmek ve
Kürt kardeşlerimizi hiç ayrım yapmadan başımızın üstünde taşımak...