Filistin'in Birleşmiş Milletler'deki 'gözlemci kuruluş' olan statüsünün, 'üye olmayan gözlemci devlet' statüsüne yükseltilmesi, 9 hayır oyuna karşılık 138 ülkenin evet oyu ile kabul edildi. 41 ülkenin çekimser kaldığı oylamada, 'hayır' oyu kullanan ABD ve İsrail -çok küçük ada devletleri haricinde- yalnız kaldı. Yani, Filistin'in üye olmayan gözlemci devlet statüsü, çekimser ülkelerin de aleyhte düşünmediği farz edilirse, bütün dünyanın ortak arzusu hâline geldi.
Artık, bundan sonra kısa zamanda Filistin'in 'tam üye' sıfatına yükseltilmesi için fazla beklenmeyecek ve 'Filistin Devleti' BM'nin üyesi sıfatıyla, birkaç istisna dışında, bütün dünya ülkeleri tarafından tanınacaktır. Bu merhaleyi takiben de son yüzyılda ezilen ve zulme mâruz kalan Filistin Arap Halkı, Doğu Kudüs'ün başkenti olacağı devletine ve hürriyetine kavuşacaktır.
***
Bu hayırlı gelişmelerdeki en büyük rolü
Türkiye oynamıştır.
Cumhurbaşkanıyla,
Başbakanıyla,
Dışişleri Bakanıyla Türkiye,
Filistin halkına ve
Filistin Devleti'ne sahip çıkmıştır.
Filistinli kardeşlerimiz,
Abdülhamid Han'dan sonra ilk defa
Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerini kucakladığını ve net tavır aldığını görmüşlerdir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu,
BM Genel Kurulu'nda yaptığı tarihî konuşmasında,
'tarihî bir hatânın düzeltilmesi' gerektiğini vurgulamıştır.
Filistin'in
BM temsilcisinin,
Türkiye'nin bu durumunun
Kudüs'teki mâbetlere altın harflerle yazılacağını söylemesi de
Erdoğan ve
Davutoğlu'nun ne derece tesirli ve derinliği olan bir dış politika ufkuna sahip olduğunun somut bir delilidir.
Bundan sonraki dönemde,
İsrail-Filistin uyuşmazlığının çözümü -
ABD'li diplomasi çevrelerinin görüşlerinin aksinekolaylaşacak ve
Ortadoğu'da barış ve huzurun tesisi sağlanacaktır.
İsrail,
İran ve
Arap Âlemi arasında barışın kurulması için
Türkiye'yi ve
Erdoğan'ı önemli görevler beklemektedir.