Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Küresel dış politika

Cumhuriyet'in ilk döneminde, Türkiye 'batılı' olduğunu ilân etti.
Lâkin dış politikada, 'Balkan Antantı', 'Sâdâbat Paktı' gibi bölgesel anlaşmaların ötesine geçemedi. İnönü döneminin dış politikasına 2.
Dünya Savaşı
damgasını vurdu ve bu dönemde Türkiye iyice kendi kabuğuna çekilip etkisiz kaldı. Menderes Dönemi'nde gerçek anlamda Batı'ya açılış başladı ve bloklaşan dünyada Türkiye, NATO'ya girip ABD'nin resmen müttefiki olduktan sonra, tek kutuplu fakat ilk döneme göre daha aktif bir dış politika takip etti. 1960 sonrasında, 'NATO'ya, CENTO'ya bağlı', ABD eksenli dış politika tek boyutlu olarak Özal'a kadar devam etti. Özal'dan sonra Türk dış politikasının ufku genişledi ve Türkiye, İslâm ve Türk Dünyası'na açılmaya başladı.

***
Erdoğan döneminde, Türk dış politikası 'çok merkezli' ve 'küresel' bir hüviyet kazanmaya başladı. Lider Erdoğan'ın, Gül ve Davutoğlu ile de paylaştığı diplomasi vizyonu, Türkiye'yi kısa zamanda küresel bir aktör hâline getirdi. Türkiye, bu dönemde dış politikada bir 'oyun kurucu' olarak gerçek anlamda 'bağımsız dış politika' uygulamaya başladı. ABD ve Avrupa ülkeleri arasındaki, Türkiye'nin jandarmalığına dayanan tek taraflı 'stratejik ortaklık', artık Türk dış politikasının ayak bağı olmaktan çıkarılmıştı. Bu arada Türkiye ABD ve AB ile ilişkilerini de ihmal etmedi; bilâkis güçlendirdi.
ABD Başkanı Obama ilk resmî ziyaretini Türkiye'ye yapmış ve klâsik stratejik ortaklığımızı 'model ortaklık' olarak adlandırmıştı. Rusya Devlet Başkanı Putin de seçilişinden sonraki ilk ziyaretini Türkiye'ye yaptı.
İki ülke arasında her alandaki sıkı münasebetler, 'stratejik işbirliği' olarak ifade edildi.
***
Sabah'ın dünkü manşetinde 'En Sıkı Dostlar' diye tanımlanan Erdoğan Putin ilişkisi, Erdoğan'ın ABD Başkanı Obama ile yakın münasebetini de olumsuz şekilde etkilemiyor.
Nitekim Obama, Erdoğan'ı kısa müddet önce 'yakın dostları' arasında saymıştı. İşte, küresel aktörlük de böyle bir şeydir. Suriye krizi çıktıktan sonra, kısır görüşlü yorumcuların Türkiye ile Rusya arasında savaş ihtimalini dahi sayarak felâket tellallığı yaptığı günlerde, Başbakan Erdoğan'ın Rusya ziyaretinin ne kadar isabetli olduğu herhalde artık anlaşılmıştır. O sıra biz, Türkiye ile Rusya arasında Suriye yüzünden bir savaş çıkması ihtimalinin sıfır olduğunu defalarca yazmıştık. Putin'in bu kritik ziyareti ile Rusya, Türkiye ile dost kalmanın ötesinde, Suriye, Patriotlar ve indirilen Rus uçağına rağmen, ilişkilerini daha da sıkılaştırmış ve 11 yeni anlaşma imzalamıştır. Putin'in 'Suriye'nin avukatı değiliz' yaklaşımı, Suriye krizinde demokratik dünyanın bir kazancı şeklinde değerlendirilmelidir.
Aradaki üslûp farkına rağmen Erdoğan, Suriye'de eli kanlı diktatör Esad'ın değişmesi konusunda ısrarlı olmuş ve Putin'in önceki katı görüşlerini değiştirebileceği sinyalini almıştır.
Türkiye'nin küresel bir aktör olduğunu artık muhalefetin de kabul etmesi ve Türkiye'yi küçültecek statükocu dış politika görüşünü değiştirmesi lâzımdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA