Bu hafta gündeme damgasını vuran beş önemli konu hakkında izlenimlerimi özetle ifade etmek istiyorum:
Yeni CHP
26 ve 27 Şubat tarihlerinde, 'Kurultaylar Partisi CHP', arka arkaya iki Olağanüstü Tüzük Kurultayı toplayarak siyasî partiler tarihinde bir ilke imzasını attı. Kurultaylar, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun ve ekibinin kesin hâkimiyeti altında cereyan etti. İtiraz eden delegeler yaka paça dışarı atıldı. 'Büyük Demokrasi Şöleni' sonunda, Baykal yerine Kılıçdaroğlu, CHP'nin 89 yıllık dikta yönetiminin başına tam olarak yerleşti.
Kurultay öncesinde, sırasında ve ertesinde edilen bunca lâfa rağmen, Kılıçdaroğlu'nun 'Yeni CHP'si'nin nasıl bir şey olduğunu hâlâ anlayamadık. Bir yanda uçları kırılmış ve paslanmış ünlü '6 ok' hâlen muhafaza ediliyor, diğer yanda 'halkçı' edebiyat devam ediyor ve nihayet CHP'nin bütün jakoben ve ulusalcı unsurları yerlerini aynen koruyor. CHP lideri ise, ülkenin Başbakanına sövüp sayarak ve muhaliflerinin sesini keserek vaziyeti idare etmeyi politika yapmak zannediyor.
28 Şubat
En kalleşçe yapılmış darbe olan 28 Şubat Darbesi'nin 15. yılında, darbecilerin ipliği pazara çıkarıldı. Uydurma senaryolarla darbe ortamı hazırlayanlar, Ankara'nın göbeğinde tank yürütenler, meşru ve seçilmiş hükûmete dayatmada bulunanlar, TSK içinde cunta kurup milyonlarca vatandaşı fişleyenler, artık millet içine çıkamaz durumdalar.
Bu millet ve mukaddesat düşmanı darbeciler hakkında 15 yıl sonra adlî soruşturma başlamış bulunuyor. Bakalım, tank yürütüp 'balans ayarı yaptık' diye şecaat arz edenler, bu yaptıklarının hesabını nasıl verecekler?
Bu arada, 28 Şubat'ın destekçisi Demirel, sırf İmam-Hatip ve Kur'an Kursu düşmanlığı yüzünden darbeyi alkışlayan CHP jakobenizmi, kokuşmuş, şakşakçı aydın bozuntuları ve satılık medya mensupları, yaptıklarının hesabını nasıl verecekler? Hep beraber yaşayıp göreceğiz. 4+4+4
Millî Eğitim'de yapısal reform öngören kanun teklifi TBMM'ye sevk edilince, gene malûm çevreler, kuyruklarına basılmış gibi feryat figana başladılar. Artık 'lâikçiliğin' geçer akçe olmadığını bildikleri için, CHP jakobenizmi, ulusalcı bazı üniversite mensupları ile medya kaşarları, bu defa kızların eğitimini bahane ederek getirilmek istenen sisteme karşı çıkıyorlar.
Bir taraftan 'katsayı' uygulamasının kaldırılmasına karşı çıkıp Danıştay'a başvuran CHP'liler, bir taraftan da kanun teklifi kabul edildiği takdirde, bir zamanlar CHP'nin yan kuruluşu gibi çalışan Anayasa Mahkemesi'ne gitmeye hazırlanıyorlar.
Bu durum da Türkiye'de bazı tepeden inmeci ve seçkinci çevrelerin, eğitimi hâlâ ideolojik şekilde yorumladıklarını gösteriyor.
Hocalı mitingi
İstanbul'da onbinlerce kişinin iştirakiyle, Ermenilerin Hocalı Soykırımı'nı takbih için düzenlenen miting ve gösteri, fevkalâde başarılı ve faydalı olmuştur. Bu miting sâyesinde, 'tek millet' olan Türkiye-Azerbaycan kardeşliği pekiştirilmiştir.
Tabiî bu arada 'Ermeni özürcüleri'nin, bu şekilde bir mitingden hoşlanmayacakları da tahmin ediliyordu. Nitekim, miting arasına karışmış Ergenekoncu bir örgütün aslâ tasvip etmediğimiz münferit ırkçı pankartları üzücü olmuştur. Ancak, bu birkaç pankart mitinge katılan herkesin görüşünü aksettiriyormuşçasına konuyu istismar etmek ancak başka bir kötü niyetli ırkçı yaklaşımla izah edilebilir.
Suriye
Suriye'de durum gittikçe vahametini arttırıyor. Esad'ın BAAS'çı katilleri artık her gün yüzlerce kişiyi katletmeye başlamıştır. Esad'ın göstermelik sahte referandumunun da hiçbir önemi yoktur. Esad yönetimi yıkılmaya mahkûmdur.
Bu durumda, hem insanî ve demokratik değerler, hem de Türkiye'nin dış politika ilkeleri bakımından Suriye faciasına, daha fazla vakit kaybetmeden müdahale etmek mecburiyetindeyiz. Bu, bizim tarihî vecibemizdir.