Geçen günkü yazımda da sormuştum: Bir eğitim sisteminin yapısını neye göre değiştirirsiniz? Bu soruya doğru cevap verebilmek için gerekli bilimsel araştırmalar yapılır; vatandaşın demokratik ve sosyal talebi incelenir ve kaliteli insan gücü yetiştirebilmek için en uygun yapısal değişiklik gerçekleştirilir.
Geçtiğimiz pazartesi günü AK Parti Grup başkanvekillerince TBMM'ye sunulan ve eğitimde yapı değişikliğini hedef alan kanun teklifi, işte bu şekilde hazırlanmış bir kanun teklifidir. Hükûmet tasarısı olmamasına rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı uzmanlarının katkısıyla ve aylar süren önemli mesaiden sonra hazırlanan bu kanun teklifi, modern eğitim sistemlerinin ve gelişmiş ülke eğitim yapılarının da incelenmesiyle son hâlini almıştır.
Kanun teklifine göre, 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve orta öğretime hazırlık eğitimi ve 4 yıl ortaöğretim olmak üzere eğitim ve öğretim süresi toplam 13 yıl olarak düzenlenmiştir.
***
Önümüzdeki salı günü, yakın tarihimizin en karanlık günlerinden biri olan
28 Şubat'ın 15. yılıdır.
28 Şubat'ta,
MGK'da, darbecilerin seçilmiş meşrû hükûmete dayattığı en büyük melânet,
'kesintisiz eğitim' olmuştur. Şu güzel tevâfuka bakınız ki, 15 yıl sonra bu belânın kaldırılması için kanun teklifi veriliyor.
28 Şubat Darbe Dönemi'nde, sözümona irticayla mücadele için kararlar alınmış ve
'irtica yuvası' olarak kabul edilen
İmam-Hatip Okulları ile
Kur'an Kursları'nın kaldırılması için riyakârca şeytanî plânlar hazırlanmıştı. Bu maksatla, 16.8.1997 tarih ve 4306 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler neticesinde, zorunlu eğitim süresinin 8 yıla çıkartılması bahanesiyle
'kesintisiz eğitim' getirilmişti.
Yani, halka "eğitim kalitesini artırmak için zorunlu eğitim süresini uzatıyoruz" denilerek
İmam-Hatip Okulları'nın orta kısımlarıyla
Kur'an Kursları kapatılmıştı.
***
Aslında milletimizin, eğitim süresinin ve kalitesinin arttırılmasına hiçbir itirazı yoktu. Hâlen de toplam olarak 13 yıla çıkarılan eğitim süresi, milletimiz tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.
Ancak, dünyada birkaç az gelişmiş ülke dışında
'kesintisiz' eğitim uygulaması yoktur. Zira bu iddialaşmanın kökü tamamen ideolojik peşin hükümlere dayanır.
Sırf
İmam-Hatiplilerin yolunu kesebilmek için,
28 Şubat Dönemi'nde meslekî ve teknik öğretim,
'katsayı' uygulamasının da yardımıyla tamamen tahrip edilmiş ve ekonomimiz baltalanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde meslekî eğitim oranı yüzde 60'larda olduğu halde, ülkemizde henüz yüzde 40'larda seyretmektedir.
Ayrıca, mevcut uygulamanın çok çeşitli mahzurları bulunmaktadır.
Özellikle 14 yaşını bitirmiş bir öğrencinin mesleğe yöneltilmesinin çok zor olduğu görülmüştür.
Bu kanun teklifiyle, çağdışı ve eşitliğe aykırı
'katsayı' uygulamasının da yasal olarak önüne geçilmektedir.
***
Eski bir eğitim uzmanı ve Millî Eğitim Bakanı olarak, kanun teklifi üzerinde esas bakımdan çok önemli olmayan bazı değişikliklerin yapılabileceğini düşünüyorum.
Şöyle ki:
Eğitime başlama yaşı, mümkün olduğu kadar erkene alınmalı;
'4+4+4' sisteminden önce 1 veya 2 yıllık okul öncesi kademesi konulmalıdır. Bu durum, özellikle ilk 4 yıllık kademe için faydalı olacaktır.
İlk 4 yıllık kademenin yumuşatılarak, eskiden olduğu gibi 5 yıla çıkarılması, yani 4+4 yerine 5+3 sistemi de göz önüne alınmalıdır.
Son 4 yıllık lise döneminin 3 yıla indirilmesi, böylece öğrencilerin lüzumsuz zaman kaybının kaldırılması düşünülmelidir (Kredili sistem ile 3 yıla indirilebilme çok zordur).
Yarım yüzyıl öncesinin
'zorunluluk' kavramı eğitimde lüzumsuz hâle gelmiştir. Zira artık vatandaşın zorla eğitimi değil, bilâkis devleti eğitime zorlaması söz konusudur.