Sevgili okuyucular, bu pazar sohbetinde gündemde bu kadar konu varken, sizlere bizim Emin Çölaşan'dan bahsedeceğim için lûtfen kusuruma bakmayınız. Darbecilerin birer birer armut gibi bağımsız yargının önüne düştüğü bu ibret verici dönemde, bizim Emin'in kendi üslûbuna ve tavrına pek uygun gazetesinde benim demokrasi savunuculuğum karşısındaki bu saldırganlığını normal karşılıyorum.
***
Emin Çölaşan'a niçin
'bizim Emin' dediğimi merak etmişsinizdir. Efendim, neredeyse yarım asır öncesinde biz bu
Emin ile
ODTÜ'den arkadaştık. Bu müddet zarfında ben
Emin'e ve eşine hep dostça davrandım.
Emin ise, her fırsatta ısırmaktan ve pençesini atmaktan geri durmadı. 1999'un Aralık ayında, bizim
Emin'in pek hoşlandığı
28 Şubat Darbecileri tarafından hapse atıldım. Bana atfedilen suç,
İnsan Hakları Mitingi'nde yaptığım konuşmaydı.
Ayaş Cezaevi'nde bana 6 metrekarelik bir koğuşu çok görmüşlerdi. Herkes bu duruma üzülürken benim sözde arkadaşım
Darbeci Emin Bey,
'buldun da bunuyor musun?' mealinde bir yazı yazmıştı. Halbuki daha önce kendisinin ve eşinin her meselesinde yanlarında olmuştum.
Emin'in nankörlüğü, sadece bana karşı değil herkese karşı da böyleydi.
***
Sevgili okuyucular, ben gazetecilikte polemiklerden, itişip kakışmaktan hiç hoşlanmıyorum. Halkımızın da bu işin dedikodu kısmını merak etse de bu polemikleri tasvip ettiğini sanmıyorum. Geçenlerde
Ruhat Mengi, bir açık oturumda, eski televizyon programı konusundaki tenkidim yüzünden bana hitaben ağır, hakaretâmiz ve gerçeklere aykırı bir yazı yazmıştı. Cevap vermedim, çünkü eleştirimden alınacağını hesap etmeliydim.
Aslında
Emin Çölaşan'a da cevap vermezdim ama baştan aşağı gerçek dışı iftiralarla dolu bu hezeyanları cevaplandırmadığım takdirde, okuyucular bu saçmalıkların doğru olduğunu zannedebilirlerdi. Bunun için darbecilerin yılmaz savunucusu
Emin'in attığı çamurlara cevap veriyorum:
1. Ben,
27 Mayıs 1960'tan itibaren bütün darbelere ve darbecilere karşı çıktım. Eşinin savunduğu
27 Mayıs darbecileri
'demokrat' diye babamı götürmüşlerdi.
Menderes ve arkadaşları şehit edilirken sizinkiler göbek attıklarında bizler ağlıyorduk.
12 Mart Muhtırası'na zamanın
Başbakanı'na kadar gidip karşı çıkmıştık. Solcu 11'ler Hükûmeti, yani sizin adamlarınız oturacak sandalyemizi bile elimizden almışlardır.
2. Sizler
12 Eylül 1980 Darbesi'ne alkış tutarken, biz darbecilere karşı çıkarak mücadele verdik. 12 Eylülcüler tarafından bir yere getirilmek şöyle dursun; önceki Hükûmet'in tayin ettiği
Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevimden darbeciler tarafından alındım; hem de devrik
Başbakan Demirel'i ziyaret ettiğim için... Darbecilere karşı bürokrasiyi örgütleyerek mücadele ettim ve hiçbir zaman
Evren'in ve diğer darbecilerin hizmetinde olmadım.
3. Darbe sözcüsü
Emin'in hakkımdaki yazısında da hiç utanmadan belirttiği gibi,
Evren ile
Alaşehir'deki o resmim,
Millî Eğitim Bakanı sıfatıyla 12 Eylül'den 9 yıl sonra, bir okul açılışı münasebetiyle çektirilmiştir. Bunu anlamamak için
Darbeci Emin gibi kara vicdanlı olmak gerekir.
4. Son seçimlerde eşim
Ülker Güzel, benim hiçbir katkım olmadan kendi emekleriyle milletvekilliğine seçildi. Seçilmeden önceki görevi,
Dış Ticaret Müsteşar Vekilliği idi.
***
Ben 66 yıllık ömrümde hiçbir zaman tavrımı değiştirmedim. Her zaman dürüst, inançlı, vatansever ve demokrat oldum. Hiçbir zaman zikzak çizmedim.
'Demokrasi Meleği' değilim, sadece idealist bir demokratım.
Lâkin sen darbe şakşakçısı
Emin, sen olsan olsan bir
'Dikta Şeytan'ı olabilirsin.