Türkler ve Kürtler Türkiye coğrafyasında bin yıldır beraberce yaşayan, ortak inanç, kültür ve tarihleri olan iki kardeş unsurdur. Cumhuriyet'in ilk döneminde tektip insan yetiştirme politikası çerçevesinde Türkiye halkı üzerinde çeşitli baskılar uygulanmışsa da Özal ve Erdoğan devirlerinde, yönetimde ve toplumda bir özgürlük ve demokrasi anlayışı hâkim olmuştur. Özellikle AK Parti iktidarı zamanında Kürtlere bakış açısı liberalleşerek değişmiş; bu değişimle birlikte 'demokratik açılım', 'millî birlik ve kardeşlik' gibi projeler uygulamaya konulmuştur.
Bu arada, sosyal ve kültürel alanda Kürtler ile ilgili talepler kabul edilerek uygulamaya geçilmiştir. Kürtçe TV ana dille ilgili her türlü sınırlamanın kaldırılması, bunlara örnek olarak gösterilebilir.
***
Türkiye Cumhuriyeti, üniter/tekçi bir devlettir.
Türkiye'de nüfusun yüzde 10'u civarında
Kürt asıllı vatandaşımız yaşamaktadır. Bu vatandaşlarımız her türlü siyasî ve hukukî hakka ve statüye eşit şekilde sahip bulunmaktadır.
Lâkin 1960 sonrasında teşkilâtlanan Marksist temelli
Kürtçü ve ayrılıkçı hareketler, terör örgütü
PKK'nın 1986'da başlattığı terör eylemlerinin desteğiyle çeyrek asırdır devam eden bir stratejiyi çeşitli safhalar halinde uygulamaya çalışmaktadır.
Yıllardır anlatmaya çalıştığımız bu strateji şöyledir:
1. Demokrasi ve barış talepleri: Terör örgütü ve uzantıları, sık sık demokrasi ve barıştan söz etmekte; bir taraftan da ortalığı kana bulamayı sürdürmektedir. Masumâne sosyal ve kültürel taleplerin kabulü, ırkçı-bölücü terörü tatmin etmemektedir.
2. Özerk yönetim safhası:
Güneydoğu'da kurulacak özerk yönetimler eliyle ayrı siyasî statü kazanılması sağlanmak istenmektedir. Hâlen bu safha devam etmektedir.
3. Federatif devlet safhası: Üniter özelliğini kaybetmiş, federatif, hattâ konfederatif bir
Türkiye'de bağımsızlığa giden yol açılmış olacaktır.
4. Bağımsız Kürdistan safhası:
Türkiye parçalanacak ve toprakları üzerinde bağımsız
Kürdistan devleti kurulacaktır.
***
Türkiye'deki bir kısım aydınlar, dış odakların da tesiriyle,
Kürt meselesinin siyasî ve hukukî statüden tâviz verilmeden çözümlenebileceğine inanmıyorlar. Nihaî olarak, etnik bölücü ırkçıların istediklerine ulaşacaklarını düşünen bu çevrenin,
'ver kurtul' politikasını çözüm yolu olarak gördükleri biliniyor.
Bu çevrenin çözüm formülleri,
İmralı'nın,
PKK'nın ve
BDP'nin ileri sürdükleri yollarla aynen örtüşüyor. Bu formülleri incelediğimizde, etnik bölücülüğün bilinen stratejisiyle iç içe olduğu görülecektir. Şöyle ki:
KCK terör örgütü tutuklularının serbest bırakılması. Bu teklif, aslında diğer terör suçlularının da tahliye edilmesiyle aynı anlamdadır.
Güvenlik güçlerinin terör örgütüne karşı operasyonlarını durdurması.
Geniş bir af kanunu çıkarılarak teröristlerin ve sonunda da
Apo'nun serbest bırakılması.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın kabul edilmesi.
Yeni Anayasa'da
Kürtler için yeni bir vatandaşlık tanımı yapılması ve ayrı bir statü sağlanması.
***
Apo ile
PKK/BDP tarafından dikte edilen bu sözde çözüm yollarının gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Başbakan Erdoğan'ın
'Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak' ilkesiyle bu teklifler, birbirlerine taban tabana zıttır.
Bu teklifler neticesinde;
Türkiye Cumhuriyeti yerine
'Türkiye ve Kürdistan Cumhuriyeti' kurulur. Bu devlet,
Türk ve
Kürt olmak üzere iki milletten meydana gelir. Resmî dil,
Türkçe ve
Kürtçe olur.
Türkiye bölünmeye gider.
Bazıları boşuna hayâl görmesinler...
Türkiye Cumhuriyeti, millî ve üniter bir devlet olarak yoluna devam edecektir.