Günümüzde, bu yüzyıl boyunca devam edecek bir dönüşümden geçiyoruz. Elbette eğitim sektörü de dijital dünyanın gereklerine uyum sağlayacak şekilde bu değişime ayak uyduracak. Eğitimcilerin en büyük telaşı ise öğrencilerini bu çağa, doğru şekilde hazırlayabilmek. Gelecekte eğitimin nasıl şekilleneceğini Bilfen İlköğretim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Nurşen Kayatürk ile konuştuk.
Çocuklarımızı gelecekte başarılı bireyler olarak yetiştirmek için onlara, çevrelerindeki sorunları fark edip yaratıcılıklarını kullanarak çözüm üretebilecekleri, muazzam büyüklükteki veri yığınlarından anlam çıkarabilecekleri, iletişim, empati, etkili dinleme gibi sosyal becerilere sahip olabilecekleri, güçlüklerle karşılaştıklarında kolayca yılmayan ve değişime uyum sağlayabilecekleri bazı beceriler kazandırmamız gerekiyor. Çocuklarımıza, yaratıcılıklarını ve sezgilerini teknolojinin imkânlarıyla güçlendirip tamamlayarak dünyayı yeniden şekillendirme yeteneğini kazandırdığımızda, gelecek konusunda endişe etmemize gerek kalmayacak.
Tabii bunun için eğitimde de dönüşüme gereksinim var. Sadece "sınıf" kavramını değil, aynı zamanda eğitim yöntemlerimizi de yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. Eğitimciler, öğrencilerin bireysel yeteneklerini, ilgi alanlarını ve becerilerini dikkate alan bir öğretim tasarımı oluşturmak zorunda. Bilfen Okullarında, öğrencilerin bireysel ilgi alanlarını, mizaç tiplerini ve öğrenme biçimlerini belirlemeye ve eğitim uygulamalarımızı çocukların bireysel özelliklerine göre şekillendirmeye önem veriliyor. Renzulli Öğrenme Modeli çerçevesinde öğrencilere, Öğrenci Profil Belirleyici anketi uygulanarak her birinin güçlü yönleri, öğrenme şekli, ilgi alanları ve hangi türde üretim yapmaktan hoşlandıkları belirleniyor.
AZALAN DİKKAT SÜRESİ
Yapılan araştırmalara göre öğrencilerin dikkatlerinin her yıl daha da azaldığı belirtiliyor. Günümüz çocuklarının dikkatini çekmek kolay değil. Bu nedenle onlara ilgi çekici, zekice diyaloglarla, görsellerle zenginleştirilmiş içerikler sunmak ve bunu merak uyandıran çekici bir akışla vermek zorundayız. Özellikle içeriğin anlatılış üslubu ve görsel sunumu büyük önem taşıyor.
Eğitim ve teknoloji beklenenden çok daha hızlı bir şekilde birbiriyle özdeşleşti ve yaşadığımız Kovid-19 salgını bu süreci daha da hızlandırdı. Eğitimcilerin ve eğitim kurumlarının bu hızın gerisinde kalma lüksü yok. Teknoloji ise, sınıfların etkileşimli ve kişiselleştirilmiş bir hâle gelmesini mümkün kılan en önemli unsur.