Uzaktan eğitim dönemi artık hayatımızın bir parçası. Yeni normalleşme sürecinde eğitimin temel unsurları ve ailelerin sergilemesi gereken yeni tavırların da önü açılmış oluyor. Farklı sorumlulukları da beraberinde getirmiş olan uzaktan eğitim modeli, doğal olarak eğitimcilerin ve özellikle ailelerin kazanması gereken mesuliyetleri işaret ediyor. Konu, fiziksel mesafenin sıfırlanması ve konsantrasyon. Hal böyle olunca eğitimcilerin ve ailelerin uzaktan eğitim modelindeki görevleri ve öğrencilerin psikolojik sağlamlığı hakkında birçok soru işareti de karşımıza çıkıyor. Bu konuyu, MSc Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Dr. Fatma Özdemir ile konuştuk.
Sıradan bir sınıfı aklımıza getirecek olursak, öğretmenin öğrenciler üzerindeki tartışılamaz bir otoritesi olduğunu görebiliriz. Diğer bir taraftan uzaktan eğitim ile ortadan kalkan öğrenci öğretmen arasındaki fiziksel mesafe eğitimcinin sınıf üzerindeki kontrolü üzerinde olumsuz bir değişmeye sebep oluyor. Yani bazı durumlarda, eğitimcinin yapması gereken müdahaleler zorlaşıyor. Örneğin öğrencinin konuyu anlayamamış olmasında, dikkatinin başka yerde olması durumunda veya ekran başında olmaması söz konusu olduğunda doğal olarak bir problem ortaya çıkıyor. Ancak, sanal ortamlar kurularak öğrenciler, tıpkı sınıf ortamında olduğu gibi derslerin bir parçası olabiliyor. Bu platformlarda öğretmen kontrolü tekrar sağlama imkânı bulabiliyor.
Diğer bir taraftan herkesin aklında yer etmiş soru işaretlerinden birisi de her öğrencinin aynı imkânlara sahip olamaması üzerine. Yıllarca devam eden eğitimde eşitsizliğin her çocuğun farklı imkânlar doğrultusunda aldığı eğitim, haliyle konu uzaktan eğitim olunca daha farklı bir boyut kazanarak fazlalaşıyor. Hal böyle olunca, doğal olarak imkânları bulunmayan öğrencilerin derslerinden geri kalacağı endişesi de kendini göstermeye başlıyor. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) aldığı tedbirlerle bu durumu dengelemeye çalışıyor.
Psikolojik tahribatlara dikkat!
Diğer yandan, uzaktan eğitim modelinde öğrencinin bazı durumlarda savunmasız oluşturabileceğinden, psikolojik tahribatın önüne geçmek gerekiyor. Doğal olarak, ebeveynler ve eğitimciler elini taşın altına sokmalılar. Suçlayıcı, aşırı kontrolcü yaklaşımlardan uzak durmalılar. Daha pozitif yaklaşımlarla, zaten gergin ve baskıda hisseden öğrencimizi rahatlatmaları ve gereken desteği sağlamaları gerekiyor. Buna ek olarak öğrencilerin bu dersleri kaydedip sonradan izlemesi gibi durumların, öğrenmede zorluk çeken ya da dikkatini toparlayamayan öğrenciler için bir çıkış kapısı gibi görülmemeli. Bu durum, sorumluluğu ve rutinlerini kaybetmeye yakın olan öğrenciler için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Bunun önüne geçmek için tıpkı örgün eğitim modelinde olduğu gibi çocuğa sorumluluğu kazandırmak önemli. Kısacası, sabah dersi olan bir öğrenciye nasılsa dersi kaydediyoruz uyandığında izleyebilir diyerek o bilinci ondan almamalıyız. Bunun yerine, çocuğa bir amacı olduğunu ve sorumluluklarını, hatırlatmak en doğrusudur.