Çeşme'de Deliklikoy mevkiinde ormanlık alanda çıkan yangında büyük bir alan küle dönerken üç kişi de hayatını kaybetti.
O sırada CHP'li Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli, halktan su tankeri yardımı istedi iyi mi?
"Su tankeri olan vatandaşlarımızın acil desteğini bekliyoruz" diye tweet paylaştı.
Elbette olağanüstü durumlarda yardım ve destek istenir.
Elbette her yaz orman yangınları oluyor. Çeşme'deki orman yangını da ne ilk, ne de son olacak!
Elbette yangının geç söndürülmesinin sorumluluğunu tamamen Çeşme Belediyesi'ne yükleyemeyiz!
Ancak ciddi yangın tehlikesi taşıyan ilçelerden biri olan Çeşme'de belediyeden bu tehlikeye karşı daha hazırlıklı olmasını bekleyebiliriz.
Örneğin sosyal medyada Çeşme Belediyesi'nin üç günlük Ot Festivali düzenlemek için harcadığı 15 milyon TL ile 150 bin TL'ye satılan su tankeri ilanları kıyaslandı.
Tabii ki, ilçenin kalkınması, insanların sosyalleşebilmesi için festivaller önemli ama hiçbir festival yanan ağaçlar ve ölen insanlardan daha değerli olamaz.
Ne yazık ki, ülkemizde son yıllarda belediyecilik anlayışı değişti.
Belediye başkanları siyasi hırsları ve genel seçimlerde partilerine daha çok oy kazandırmak için asli görevleri olan altyapı çalışmaları yerine bütçelerinin büyük kısmını sosyal yardımlara, festival, konser gibi kültürel etkinliklere ve kendi reklam kampanyalarına harcıyorlar.
Dev belediye bütçeleri, toplandığı il ve ilçelerdeki yol, kaldırım, kanalizasyon, sosyal alanlar gibi altyapı çalışmalarına ve doğal afetlere hazırlığa değil de belediye başkanlarının 'PR' çalışmalarına harcanıyor.
Belediyeler başıboş köpek sorunu çözmekten bile acizler ama sosyal medya ajanslarını zengin ettiler!
ALTYAPI YOK
Avrupa'da ilçeyi geçtim her mahallede bile belediyelerin yüzme havuzu, spor salonları, alanları ve sosyal tesisleri olur!
Ülkemizde birçok belediye, doğal afetlere bile hazırlıklı değil! Hatta imar rantı yaratmak için doğal afetlere zemin hazırlıyorlar.
Gündemde kalmak, popüler olmak için altyapı belediyeciliği 'out', sosyal medyada belediyeciliği 'in' oldu!
Sosyal medya belediyeciliğinin mimarı da Ekrem İmamoğlu'dur!
Evet, bu tarz sosyal medya belediyeciliği kazandırıyor ama kaybeden vatandaş oluyor!
Çeşmelilerin, babası Mustafa Denizli olmasa Lal Denizli'den haberi bile olmayacaktı!
Lal'in de sosyal medya belediyeciliği yapmak kolayına geldi ama ilk büyük krizinde su tankeri olan vatandaş aramak zorunda kaldı!
Olan Çeşme'nin doğasına ve hayatını kaybeden üç vatandaşa oldu!
Bu kafa değişmediği sürece Lal seçim zamanı makamına yine köpek oturtur, Ot Festivali'nde meze dağıtır, konserler düzenler yine kazanır!
***
CENK DAHA NE YAPSIN?
Fenerbahçe ile anlaşan Cenk Tosun'a Beşiktaş taraftarları sosyal medyada "Paşa değil artık Prenses Cenk Tosun" tepki gösterdiler.
Besteden bir bukle şöyle: "Sarının yanına lacivert koyana / Beşiktaş aşkını paraya satana / İtibarın bitti cümle alem duysun / Paşa değil artık prenses Cenk Tosun"
Bu beste çok ağır olmuş!
Futboldan öğrendiğim bir şey varsa o da taraftarın her zaman haklı olduğudur!
Meseleye rasyonel değil duygusal yaklaştıkları için argümanları doğru olmasa bile taraftarın düşüncesini değiştiremezsiniz.
Ancak bazı yorumcu ve yazarların Cenk'in Fenerbahçe'ye transfer olmasına tepki göstermesini, "Artık Beşiktaş efsanesi olma hakkını kaybetti" tarzı yorumları eleştirebiliriz!
Yıllarca siyah-beyazlı formayı başarıyla giyen Cenk'in üç Süper Lig Şampiyonluğunda emeği büyüktü.
İş ahlakı yüksek olan Cenk son dönemde gol katkısı düşse de sahada her zaman terinin son damlasına kadar savaştı.
Fenerbahçe, Galatasaray formaları giyen Feyyaz ve Sergen bugün Beşiktaş efsaneleri olarak anılıyor da Cenk neden anılmasın?
2017-2018 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde grup aşamasını namağlup tamamlayan Beşiktaş, 14 puanla gruplarda en fazla puan toplayan Türk takımı olmuştu ve bu başarıda en büyük söz sahiplerinden biri Cenk'ti.
Everton'a transfer olduğunda da Beşiktaş'a kulüp tarihinin en büyük bonservis ücreti olan 22 milyon euro kazandırmıştı.
Metin, Ali, Feyyaz, Sergen ve diğer Beşiktaş efsaneleri, Cenk'in kulübe sağladığı maddi katkının yanına bile yaklaşamadı.
Cenk daha ne yapsın? Bu tepkiyi hiç ama hiç hak etmiyor!
***
NEDEN HEP KAYBEDİYORLAR?
İngiltere Milli Futbol Takımı bir organizasyonunu daha kupasız tamamladı. Oysa bu sefer beklenti yüksekti.
Harry Kane, Jude Bellingham, Phil Foden, Bukayo Saka, Cole Palmer, Declan Rice gibi yıldızlardan oluşan altın jenerasyonun kupa hasretine son vereceğine inanılıyordu.
Ama İngilizler futboldaki 'loser'lık (kaybetme) geleneğini devam ettirdiler.
Gareth Southgate günah keçisi ilan edildi ve ünlü teknik direktör istifa etti.
Aslında Southgate'in sıkıcı, oyunu domine etmeyen, defans ağırlıklı diye eleştirilen oyun sistemi son iki Avrupa Şampiyonası'nda İngiltere'ye final oyna şansını yaratmıştı.
Oysa 1966 Dünya Kupası'ndan beri bu başarının yanına yaklaşan teknik direktör olmamıştı.
Sorun Southgate de değil başta medya olmak üzere İngiliz futbol kamuoyunun kendi futbolcularını kapasite ve başarılarını olduklarından çok yüksek görmelerinden kaynaklanıyor!
Premier Lig dünyadaki en zor ve en değerli lig ama bu İngiliz futbolcuları aynı oranda değerli yapmıyor.
Hollandalı eski futbol yıldızı Van der Vaart'ın eleştirisi durumu net özetliyor:
"Declan Rice, 100 milyon euro mu? Peki ne yapıyor? Topu almaya geliyor ve John Stones'a geri veriyor. Bir işe yaramıyor. Eğer gerçekten 100 milyon euro'ysan, o zaman ileri doğru top oynayabilmelisin."
İngilizler kağıt üzerinde en pahalı kadroya sahipler ama bu biraz da İngiliz medyasının şişirmesiyle oluşan bir değer!
Futboldaki gerçek değerleri milli takımlar düzeyinde ortaya çıkıyor.
***
Altyazı
''İnsanın kalitesi tek bir şeyle ifade edilebilir: İkiyüzlülük'' (Nymphomaniac)