Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

‘Netflix başka bir iktidarın peşinde!’

'Tabutta Rövaşata', 'Filler ve Çimen', 'Rüya' gibi başarılı yapımların yönetmeni Derviş Zaim, Harran Üniversitesi'nde öğrencilerle yaptığı söyleşide dijital platformlarla ilgili önlemli tespitlerde bulundu:
"Şimdi cep telefonuyla film yapabilirsiniz ama hiçbir yere satamazsınız, elinizde patlar.
90'larda böyle değildi. En azından bir kanala sokabiliyordunuz, yatırdığınızı geri alabilme ihtimali daha fazlaydı. Artık bunlar yok. Fark edilebilme ihtimaliniz gittikçe azalıyor çünkü gösterim ve dağıtım gittikçe zorlaşıyor...
Sözüm ona kanallar, dijital dünya bizi daha da özgürleştirecekti, bundan emin değilim... Eskiden devlet kanalları ve ana akım medya vardı. Ana akım çok eleştiriliyordu.
Netflix çıkınca daha alternatif işler gözüktü ama Netflix'in kendisine ait bir konfigürasyonu olduğunu gittikçe daha fazla fark ediyoruz. O, başka bir iktidarın peşinde. Dolayısıyla umut tam manasıyla platformlara yüklenebilir mi bundan emin değilim."
Derviş'in tespitleri çok değerli.
Eskiden bağımsız filmler, ana akım medyada bile kendine yer bulurdu.
Şimdi güya özgürlükçü olarak lanse edilen dijital platformlarda bağımsız sinema kendine yer bulamıyor.
Netflix gibi dijital platformların kendilerine ait konfigürasyonları olduğunu yeni yeni öğreniyoruz.
Platformlarda yayımlanan bazı yapımların izleyiciler üzerinde yaratacağı algının önceden hesaplandığı ve belirli temalar üzerinde yoğunlaştıkları görülüyor.
Cinsellikten, küresel siyasete kadar birçok alanda insanları yönlendiren, belirli kalıplar içinde düşünmelerini sağlayan film ve diziler bunlar.



KÜRESEL MANİPÜLASYON
Asıl tehlikeli olan ise geniş kitlelere seslenen animasyon, aksiyon ya da romantik yapımlarda satır aralarında yapılan manipülasyon!
Elbette Hollywood bunu eskiden beri yapıyor ama şimdi dijital platformlarla insanları etkileme alanını çok ama çok genişletti.
Sinema salonlarının yavaş yavaş sonunu getiren dijital platformları her eve, her cep telefonu ve tablete vs. giren küresel çapta manipülasyon araçları olarak görebiliriz.
Yapımcı ve yönetmenlerin aklına "Böyle bir film çekersem Netflix, Disney vs. yayınlar mı?" şüphesini oluşturmak aslında milyarlarca insanın ne izleyeceğine karar vermek demek.
Sinema ve dizileri yaratanlar üzerinde oluşturulan bu otosansür, insanların fikirlerine, siyasi ve kültürel akımlara yön vermek anlamına geliyor. Bu çok büyük bir güç!
Örneğin neden Oliver Stone'un 'Ikraine on Fire' belgeseli yasaklı?
Neden İsrail'in savaşçı politikalarını eleştiren yapımlar gösterilmiyor? İslamofobiyi körükleyen yapımların sayısı neden fazla? Neden Atatürk filmi yasaklı?
Netflix ve diğerleri nasıl bir iktidarın peşinde? Cevaplanması gereken bunlara benzer daha çok soru var. Özetle şimdilik Zaim gibi dijital platformlar hakkında kötümser ve eleştirisel yaklaşmakta fayda var.

***


OLMADI YEĞENNN!
2013'de aramızın ayrılan Tuncel Kurtiz'in bazı hayranları, taş parçalarının üzerine kendi adlarını, Kurtiz'in dizi ve filmlerindeki meşhur repliklerini yazarak sanatçının mezarının bulunduğu alana koymuşlar.
Güya Kurtiz'e olan sevgilerini göstermek istemişler.
Oysa usta sanatçı mezarına isminin yazılmamasını ve mezar taşının olmamasını vasiyet etmişti.



Yani hayranları sanatçının son istediğine inadına karşı çıkıyorlar.
Kurtiz, mezarına bir anlam yüklenmemesini istiyordu.
Son çekilen fotoğrafta mezarın hali işler acısı.
Bu yapılan sevgi ya da hayran olma duygusunun gösterilmesi değil düpedüz saygısızlık.
Kurtiz hayatta olsaydı "Bu olmadı yeğennn" derdi.
Sanatçının vasiyet ettiği gibi bu alana bir anlam yüklenilmesinin önüne geçecek şekilde korunmalı.

***


JAPON ARABALARINDA GÜVENLİK HİLESİ!
Japonya'da araç üretim sürecinde sertifikasyon için 'hileli güvenlik testi' yaptıkları iddiasıyla Toyota, Mazda, Yamaha, Honda ve Suzuki'nin aleyhine soruşturma açmıştı. Toyota'nın testlerde 'yanlış veriler sunarak motor üretiminde hile yaptığı', Mazda'nın ise 'motor kontrol yazılımını kasıtlı olarak yeniden yazdığı' ortaya çıktı.
Suzuki, Honda ve Yamaha'nın ise söz konusu yolsuzlukların yanı sıra sahte test sonuçları raporladığı bildiriliyor. Bu firmalar hile yaptıklarını kabul ettiler ve özür dilediler. Soruşturmada adı geçen modellerini kapsayan sevkiyatları durduruldu.
Test sonuçlarına ilişkin sertifikasyon sorunundan Honda'nın 4,3 milyon, Toyota'nın 1,7 milyon, Mazda'nın 150 bin, Suzuki'nin 26 bin, Yamaha'nın 7 bin aracı etkilendi. Bu Volkswagen'in 'emisyon skandalı'ndan daha büyük bir skandal. Haberle ilgili "Japonlara da mı güvenmeyeceğiz artık", "Bir yanlışlık vardır. Bu Samuraylar çalmaz, çırpmazlar!" gibi yorumlar gördüm.



Japon sever çok insan var. Uzun yıllardır Japonlar şöyle dürüst, şöyle erdemli halktır diye edebiyat yapılıyor.
Oysa her ulusta iyiler kadar kötüler de vardır! Japon ordusu, Çin işgali sırasında özellikle Mançurya'da insanlık tarihinin en büyük işkencelerine, katliamlara ve toplu tecavüzlere imza attılar.
731. Birim'in Çin halkı üzerinde yaptığı deneylerde vahşet doluydu.
Yani uluslar hakkında genelleme yapmak hata.
Hele işin ucunda para varsa herkes kendi çıkarına bakar! Milyonlarca insanın aldığı Japon araçlarında güvenlik testlerinde hile yapmanın trafik kazalarına etkisi ne olacak acaba?

***


SU, SABUN YETER
İstanbul metrosunda bir genç, "Lütfen deodorant kullanın!" pankartı açmış.
Çok haklı bir isyan.



Yaz sıcaklarında toplu taşımada ter kokan birinin yakınında bulunmak kötü bir deneyim. İnsanlık hali terleyebiliriz, deodorant ya da başka bir koku giderici kullanmıyor olabiliriz. Hiç olmazsa kişisel bakımımıza dikkat etmeliyiz.
Su ve sabun kokmamak için yeterli!

***


Altyazı
"Daha zamanım var dedim, niye bu şekilde söylüyoruz ki? 'Zamanım var' zaman bizimmiş gibi, oysa zamanın kölesi olan biziz. (Dark)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA