Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Bu iğrençlik tutuklanmayı hak etmiyor mu?

Edirne'deki bir alışveriş merkezinde kahve satışı yapan işletmeci H.Z. fincanları tükürerek temizliyormuş.
Bir turist o anın videosunu çekip sosyal medyada paylaşınca rezaletten haberdar olduk.
Ekipler çalışma ruhsatı da olmayan iş yerini mühürledi.
H.Z. ise çıkarıldığı hakimlikçe adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Kim bilir Türkiye'de ruhsatsız, izinsiz gıda satışı yapan kaç kişi var?
Bu olay Edirne Belediyesi'nin de işini yapmadığını gösteriyor.
Ünlü bir AVM'deki işletme, ruhsatsız nasıl satış yapar? H.Z.'ye kahve satmasına kim izin verdiyse ona da dava açılmalı.
Bu tarz haberlerde mekânın, gıda teröristinin ismi verilmiyor, suçlunun da yüzü kapatılıyor. Elbette yargının kararı bekleniyor ama vatandaşın rezilliğin yaşandığı yeri bilmeye hakkı var!



Belki de H.Z. yıllardır kahve fincanlarının içine tükürüyor ve başka pislikler de yapıyordu!
O dikkatli turist videoyu çekmeseydi belki adam tükürmeye devam edecekti.
İnsanlardan ve yaşadığı toplumdan nefret eden biri böyle bir pislik yapar!
O görüntü sosyal medyada milyonlarca kez izlendi. Böyle vicdansızlar, insanları dışarıda yemek yemeden, içmekten de soğutuyor.

HASTALIK BULAŞTIRIYORSA...
Gıda teröristlerinin ekonomiye verdikleri zarar da hesaba katılmalı!
Adli kontrol şartıyla H.Z.'yi serbest bırakan hakim acaba suçlunun tükürük, kan vs. tahlillerini istedi mi?
Böyle kötü niyetli kişilerden her şey beklenir!
Belki de bulaşıcı hastalığı vardı ve insanlara bulaştırıyordu!
Fincanların içine tükürmek halk sağlığını tehlikeye atmak değil mi?
H.Z.'nin tutuklanması için daha ne yapması gerekiyor?

***


BÜYÜK FACİA!
Erzincan'ın İliç ilçesinde altın madeni bölgesinde meydana gelen toprak kaymasıyla sarsıldık.
Devletimiz tüm imkanlarıyla toprak altında kalan dokuz kişiye ulaşmaya çalışıyor ama o devasa toprak yığının altındaki işçilere ulaşmak çok zor!
Maden sahasındaki siyanürlü solüsyon ve toprağın Fırat Nehri'ne karışmaması için bütün imkanlar seferber edildi.



Umarım bir çevre felaketi yaşanmaz.
Madenler her ülke için önemli gelir kaynakları, lakin ruhsat verilirken çevreye verecekleri olası zararlar ve facialar da hesaba katılmalı.
Bu felaketin sorumluları kimse yargı önüne çıkarılmalı.

***


SANKİ EVİNDE GİBİ…
Hollywood yıldızı Drew Barrymore filmlerinde doğal oyunculuğuyla dikkat çekiyordu. Fırat Topal adlı Twitter kullanıcısının paylaştığı bu fotoğraflar 48 yaşındaki oyuncunun, samimi ruh halini ABD'de yayımlanan 'Drew Barrymore Show' adlı talk şovunda da sürdürdüğünü gösteriyor.



Konuklarına çok yakın oturuyor, karşılarında bağdaş kuruyor ve el temasında bulunuyor. Aslında riskli bir yaklaşım. Bazı ünlü konuklar bu yakınlığı sevmeyebilir. Ama Drew konuklarıyla yakın iletişimde başarılı gibi gözüküyor.



Konukların sanki evlerindeki koltukta oturuyormuş gibi hissetmeleri onların daha samimi konuşmasına neden oluyordur diye düşünüyorum. Elbette bu da izleyicilerin hoşuna gidiyor.
Ne yazık ki, Türkiye'de talk-show programlarının sayısı azaldı. İnsanların gülmeye, pozitif düşünmeye ihtiyaçları olduğu unutuluyor!

***


ÜNİVERSİTEYİ ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ DİYE İŞİN TADINI KAÇIRMASAK
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, üniversitenin tüm kampüs ve yerleşkelerin kapılarını herkes için ziyarete açtı.
Ve gerekçesini özetle şöyle açıkladı:
"Üniversitenin kapısı parmaklıklarla kapalı olamaz. Bu acı bir şeydir. Üniversite, öğrencilerini nasıl böyle bir imajla karşılar? 28 Şubat'lardan kalan o kötü izlerin, karanlık günlerin ülkemize yakışmadığını düşünüyoruz..."
Evet, 28 Şubat kötü bir deneyimdi ama post modern darbeyle üniversiteye herkesin elini kolunu sallayarak girmesinin ne alakası var? Kavramlar ve tarihi olaylar sanki yanlış kullanılıyor gibime geldi!
Rektör Zülfikar, en son Konya'da oda bulamadığı bir oteli, üniversitenin resmi internet sayfasında şikayet etmesiyle haber olmuştu.
Kişisel bir meseleyle ilgili üniversitenin resmi internet sayfasından açıklama yayınlayarak tarihe geçmiş ve gelen tepkiler üzerine de açıklamayı kaldırmıştı.



Böylesine ilginç, sürprizlerle dolu bir rektör, 28 Şubat'ı örnek göstererek üniversitenin kapılarını halka açarak ne yapmak ve nereye varmak istemektedir?
Yoksa bu 'zihni sinir' proje, kampüslerdeki kafe ve büfelerin gelirini artırmayı mı amaçlıyor?
Ya da rektör çok konuşulmak, ünlü olmak mı istiyor?
Açıkçası çözemedim.
Son iki gündür üniversiteden garip fotoğraflar gelmeye başladı.
Bir vatandaş, amfide derse katılıp video paylaştı.
Yine bir grup insan ders arasında amfiye girmiş, sıralar arasında dolaşmış ve fotoğraf çekmiş.
Öğrencilerin "Fotoğraf çekemezsiniz" ikazlarına da aldırış etmemişler.
Ne de çok meraklı varmış!
Yerli vatandaşın ve yabancı turistlerin Beyazıt'taki kampüs başta olmak üzere üniversitenin yerleşkelerinde dolaşmasının ülkeye ne faydası olabilir?
Üniversitenin güvenlik görevlisi sayısı yeterli mi? Gün içinde dışarıdan gelen herkes takip ve kontrol edebilecek mi?
İstanbul Üniversitesi'nde geçmişte siyasi nedenlerden dolayı birçok olay yaşanmıştı.
Şimdi örneğin öğrencilerin yemekhane fiyatlarını protesto etmesini dışarıdan gelen bir grup tepki gösterip saldırırsa ne olacak?
Ya da bir vatandaş, görünüşünü marjinal bulduğu bir öğrenciye laf atarsa ne olacak?
Sapığı var, hırsızı var! Canı isteyen herkes nasıl İstanbul Üniversitesi'ne girebilir?
En kötü senaryoyu düşünelim; bir terörist, belli siyasi görüşteki öğrencilerin çoğunlukta olduğu kantinde ya da ders saati amfide bomba patlatırsa ne olacak?
Rektör hiçbir sorunun yaşanmayacağının garantisini verebiliyor mu? Memlekette bir sürü mesele varken böylesine garip, saçma bir uygulamayı tartışıyor olmak bile trajikomik.

***


Altyazı
"Sadece senden daha akıllı biriyle oynayarak öğrenebilirsin." (Revolver)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA