CHP'nin ve muhaliflerin kalesi Beşiktaş merkezde oturuyorum.
Solcu berberden, HDP'li (yeni DEM Partili) tekelci amcaya, parkta her gün kedileri besleyen CHP'li kedici teyzeden, Gezici yeni nesil kahveciye, İşçi Partili yazılımcıdan reklamcısına birçok arkadaş ya da tanıdıkla zaman zaman siyaset konuşuyorum.
Bu bahsettiğim ve bahsetmediğim bizim mahalleden birçok insan, 14 Mayıs ve ikinci tur 28 Mayıs seçimlerini hayati bir mesele olarak görüyorlardı.
Seçimin olmasını büyük bir heyecanla bekliyorlardı. Sürekli Muharrem İnce adaylıktan çekilecek mi, 'Piro Dede' Kemal Kılıçdaroğlu bu sefer kazanacak mı diye sürekli tartışıyorlardı.
Süleyman Demirel'in ekopolitik literatüre kazınmış meşhur söylemi "Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur" diyorlardı.
Kısacası mahallede "Evet bu sefer olacak" havası hakimdi.
Ve 'Piro Dede' girdiği son seçimi de yine kaybederek muhalifleri bu sefer resmen hayata küstürmüştü!
Birçok tanıdığım Twitter hesabını kapadı ya da hiç bakmıyor.
Hâlâ haber kanallarını izlemeyenler var.
Artık Kılıçdaroğlu'nun koltuğu bırakmasını bile önemsemiyorlar.
31 Mart yerel seçimlerine az kaldı ama bizim mahallede son seçim havasından eser yok.
Tanıdığım birçok muhalif bu sefer oy kullanmayacağını söylüyor.
"Ekrem İmamoğlu için sandığa giderim ya da gitmem" diyen kararsızlar da var.
PROTESTO OYLARI!
Bazıları da "20 yıldır AK Parti gitsin siyaseti ile kaybedildi, yeni bir siyaset diline ihtiyaç var", "CHP ile de olmaz, o da düzen partisi" diyerek seçimi boykot edeceklerini söylüyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu her ne kadar DEM Partilileri yanlarında tutmaya çalışsalar da bizim mahallenin tekelcisi "Bizimkiler Kılıçdaroğlu'nun Ümit Özdağ ile imzaladığı 'gizli protokolü' unutmaz, bu sefer sandığa gitmeyen çok olur" diyor.
Tabi bu sözleri yerel seçime ideolojik yaklaşım olarak örnek gösterebiliriz. Yerel seçimlerin dinamikleri farklı. Kentsel sorunlar, adayların profili ve en önemlisi vatandaşın ekonomik durumu oy tercihlerinde etkili olacak.
Muhafazakâr ve milliyetçi mahallelerde durum nasıl acaba?
Genel olarak 31 Mart'ta sandığa gitme oranı 2019'a göre radikal bir şekilde düşebilir, protesto oyları da her parti için belirleyici olabilir.
***
PROJELER BELİRLEYİCİ OLUR MU?
Yerel seçimlerde kentsel sorunlar için çözüm projeleri, vaatler genel seçimlere göre daha fazla belirleyici olabiliyor.
Ama şu an İstanbul'da seçmenin projelerle ilgilendiğini görmüyorum.
Evet, Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı olma hayali yüzünden İstanbul'u ihmal etti.
Trafik, nüfus artışı, göçmenler, başıboş köpekler, taksiler, deprem dayanıksız binalar, susuzluk riski vs. İstanbul'un çözülmesi gereken çok sorunu var.
Ama İstanbullu vaatleri dinlemekten sıkıldı ve kronikleşmiş sorunların kim seçilirse seçilsin çözülmeyeceğine inanıyor.
Trafikte her gün üç saat geçirmeye, Metrobüste insan seli arasında yaşamaya evrilmiş birçok İstanbullu için projelerin fazla önemi yok! Çünkü inanmıyor, umudu yok!
İmkânı olanlar yaşam süresini bile kısaltan bu stresle yoğrulmuş beton yığından kaçmanın derdinde.
Murat Kurum ve Ekrem İmamoğlu da seçim boyunca siyasi-ideolojik polemiğe girmeden, insanları ötekileştirmeden sadece projeler üzerinden seçim propagandaları yürütseler bile 31 Mart'ın dinamikleri farklı olabilir!
Seçimin kaderinde İYİ Parti ve DEM'in İstanbul'da aday çıkarıp çıkarmamasının önemli bir rol oynayacağı söyleniyor ama seçmenin kafasında oluşturduğu doğal ittifakları da hesaba katmak lazım!
Her iki parti aday çıkarsa bile seçmenleri "Oyum boşa gitmesin" diye İmamoğlu ya da Kurum'a oy verebilir.
Yerel seçimlerde seçmen, partisinden bağımsız kafasında hesabını yapar ve kimin kazanmasını istiyorsa ya da kötünün iyisi olarak kimi tercih ediyorsa ona oyunu verir.
Bence İstanbul'un kaderini seçime katılma oranı... Enflasyonun etkilerinin tepki oyu yaratıp yaratmayacağı... Asgari ücret, emekli ve memur maaşlarındaki ücret artışlarının seçmeni tatmin edip etmediği...
Ve protesto oyları belirleyecek.
Emekli bayram ikramiyesinin oranı, depreme dayanıklı ucuz konut projeleri oy dağılımında fark yaratabilir.
Karşı taraftan oy almaktan çok, kim kendi seçmenini sandığa gitmeye daha çok ikna ederse o kazanacak gibi gözüküyor.
***
AKŞENER BLÖF MÜ YAPIYOR?
İyi Parti'nin İstanbul'da aday çıkarıp çıkarmaması gerçekten önemli mi?
Bazıları bunu çok önemli buluyor. 2019 yerel seçimlerinde Ekrem İmamoğlu'nu destekledikleri için İyi Parti'nin İstanbul'daki net seçim performansını bilmiyoruz.
Öte yandan son milletvekili seçiminde İyi Parti, İstanbul'da yüzde 8.07 oy oranıyla sadece 840 bin 891 oy alabildi.
Bu sayıda CHP'li ya da muhalif seçmenlerin ittifak motivasyonu içerisinde İyi Parti'ye verdiği ödünç oylar da var.
Yenilik arayan muhafazakâr ve milliyetçi seçmenlerden de İyi Parti'ye az da olsa geçişler olmuş olabilir.
Millet İttifakı'nın 2023 seçimlerini kaybetmesinde Meral Akşener'in Altılı Masa'yı terk edip, sonra geri dönmesinin de etkisi oldu.
Muhalif cephede Akşener'e karşı bir güvensizlik oluştu.
CHP'li ve diğer muhalif seçmenler, ittifak hesapları içinde İyi Parti'ye verdikleri ödünç oyları geri alabilirler.
CHP'den transfer edilen vekillerle kurulan İyi Parti'nin, milliyetçi seçmen tabanına sahip olduğu söyleniyor. Ancak milliyetçi seçmenin organik bağı MHP ile.
İyi Parti son seçimde milliyetçilere yeni alternatif olarak gösterilmişti ama MHP seçmeninden oy alamadılar. Hatta MHP'nin oyları arttı.
İyi Parti'nin seçim propagandası da CHP ve muhalif seçmenlerden oy almaya yönelikti.
Özetle İyi Parti'nin İstanbul'daki özgül ağırlığı belli değil, gerçekte kaç seçmene sahip olduğu bilinmiyor!
Akşener yine son ana kadar pazarlıkta CHP'den ne kadar küçük il ve ilçe belediyesi koparırsam kardır motivasyonuyla hareket edip büyük şehirlerde aday çıkarmayabilir.
Böylece bir seçimde daha İyi Parti'nin gerçek oy oranını öğrenemeyebiliriz!
Her fırsatta "Hodri Meydan" deyip, pazarlık pastasından büyük dilimi kapan Akşener, bakalım yine blöf mü yapıyor?
***
İTTİFAKLARIN KAZANANI KÜÇÜKLER
İttifaklar sistemi aslında siyasete ve büyük partilere zarar veriyor.
Algı oyunları, anket manipülasyonları ve büyük partilerin verdikleri tavizler yüzünden asıl kazançlı çıkanlar hep küçük partiler olur.
Örneğin yüzde 1 ya da biraz üstü oy oranlarına sahip DEVA, Gelecek gibi partiler bu hesaptan hep kârlı çıkıyor.
Seçim barajı yüzde 10 iken HDP (DEM Partisi) de ittifak siyasetinden çok faydalandı. Bakalım CHP'nin perde arkası lideri Ekrem İmamoğlu da önce belediye, sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi için Kılıçdaroğlu gibi bonkör davranacak mı?