Hava durumu üzerine yaptığı yorumlarla bilinen ve kendini İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği mezunu olarak tanıtan Kerem Ökten'in diplomasının sahte olduğu iddia edildi.
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Mikdat Kadıoğlu, "İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı olarak böyle bir mezunumuzun olmadığını kamuoyuna saygı ile duyururum. Bu sahte diploma olayı için suç duyurusunda bulunuyoruz" diye paylaşım yaptı.
Ökten de "Lodosla gelen Kıştan, gülerek gelen p*şttan kork!" diyerek küfürle karşılık verdi.
Ve ekledi: "Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bırakın sallasınlar.
Bunlara inat meteorolojiye daha fazla mesai harcayım. Avukatlığımı yapmak isteyen bir takipçim varsa özelden görüşelim".
Son paylaşımı da "Bu geceye özel hepimizi birleştiren Türk bayrağı koyuyorum. Sabredelim. Her şey güzel olacak." Küfür edildiğine, vatan millet Sakarya edebiyatı yapıldığına ve siyasi mesaj da verildiğine göre diplomanın sahte olma ihtimali yüksek!
SAHTE Mİ?
Ökten'in meteoroloji mühendisi olup olmadığı ben bu yazıyı yazdığım saatlerce henüz netleşmedi ama koskoca İTÜ Meteoroloji Başkanı yalan söyleyecek değildir diye düşünüyorum.
Ökten'in bu iddia karşısında küfür edip, takipçilerinden avukatlık yardımı istemesi de düşük seviyesini gösteriyor.
Bu ülkede ameliyata giren sahte doktor, 42 yıl büyük inşaat projeleri gerçekleştiren sahte mimar vs. çok sahte diploma vakasıyla karşılaştık.
Ökten de sahte meteoroloji mühendisi çıkarsa hiç şaşırmam!
Geçtiğimiz cumartesi "Sibirya soğuğu geliyor" diye İstanbulluları panik ve korkuya sevk eden haberler ve çakma meteoroloji uzmanlarından bahsetmiştim.
Sırf takipçi kasmak için gerçekleşme olasılığı çok düşük meteoroloji olaylarını abartıp, kıyamet senaryoları paylaşanlar var.
Aslında bu yazı farklı meslek dallarını da içine katarak uzayabilir.
Daha önce de önerdiğim gibi Türkiye'de topyekûn sahte diploma araştırması yapılmalı.
Kim bilir kaç sahte diplomalı sahtekâr var?
***
NEJAT İŞLER BİLDİĞİNİZ GİBİ
Ünlü oyuncu Nejat İşler, Asmalımescit'te bir gece kulübünde Birce Akalay ile eğlendiği sırada yanlarına 'Behzat Ç.' dizisinden rol arkadaşı İnanç Konukçu gelmiş.
Alkolün etkisiyle Konukçu'yu tanıyamayan İşler, eski rol arkadaşına yumruk atmış.
İddiaya göre çıkan arbedede Birce Akalay da başını duvara vurmuş.
İşler, karşılıklı oynadığı bir arkadaşını nasıl tanımaz?
Ne kadar alkol aldı acaba?
Ayrıca birisine yumruk atmak için onu tanımamak yeterli bir gerekçe mi?
Mekân çıkışı Konukçu, "Bizim aramızda tatsız bir olay olmaz. Abim bana kızar.
Ben abime sinirlenirim sadece. Ben içime atarım.
Abim bana kızar ama..." diyerek olayı doğrulamış.
Konukçu'nun kafası kıyak olmasa normalde bu cümleleri kurmazdı herhalde.
Normalde birçok ünlü gibi muhabirlerin sorularını cevapsız bırakıp mekândan ayrılır.
Bir araştırma yapılsa gündem olan birçok magazin haberinin arkasında alkol çıkar!
Alkollü olunca ünlülerin muhabirlere karşı ördüğü duvar yıkılıyor ve ortaya çıkan kontrolsüz hareketler, açıklamalar da haber oluyor.
Bir dönem Teoman, Ozan Güven, Kaan Tangöze alkollüyken birçok habere konu olmuşlardı. Şimdi frene bastılar. Ya yaşla alakalı ya da kendilerini kontrol etmeyi öğrendiler.
Ama Nejat İşler tek başına onların boşluğunu dolduruyor.
***
KÜÇÜK BİR MESELE!
ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünde okuyan, bir dönem Beşiktaş formasıyla basketbol oynayan Baha Müderrisoğlu, "Filesiz saha kalmasın" diye bir proje başlattı.
Baha "Sokaklarda ve okullarda basketbol sahalarında spor yapan çocukların mutlu olduğunu gözlemledim.
Basketbol çemberlerinde file olması, basket attıktan sonra fileden çıkan o ses basketbol oynayan kişileri her zaman motive ediyor" diyor.
Bu felsefeyle kendi harçlığıyla çevresinde gördüğü basket potalarına file takmaya başlamış.
Tam 60 potaya file takan 23 yaşındaki Baha'ya daha sonra projesini geliştirmesi için bağış yapanlar olmuş.
Çocukluğum filesiz basket potaları ile geçti. Fileli pota gördüğümüzde acayip sevinir, tıpkı Baha'nın dediği gibi motive olurduk.
Normalde bu işi belediyeler yapmalı! Yapmadıkları o kadar çok şey var ki, sıra potalara hiç gelmez.
Evet, filesiz potalar tartışmaya değmeyecek kadar küçük mesele. İşte Türkiye'deki temel hata da burada başlıyor.
Hep büyük sorunlara yoğunlaşıp, küçük meselelerin kronikleşmesine neden oluyoruz.
Her birey böyle küçük sorunlarla ilgilense birçok sorun çözülür ve böylece duyarlı gençler yetişir.
Mesele Baha gibi yapıcı olmak, yaşadığı topluma gücü yettiği kadar yardımcı olmak!
***
PİŞMİŞ BALON BALIĞINI ANLAR MISINIZ?
Kızıldeniz'den gelip, Akdeniz'e yerleşen zehirli balon balığı, mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar nedeniyle rotasını değiştirerek İzmir ve İstanbul'a yönelmiş.
Alın size yeni bir paranoya!
Haberi okuyunca aklıma ilk; geçtiğimiz hafta İskenderun'da balon balığı yedikleri için zehirlenen aile geldi.
Müfit A. denizden tuttuğu balon balıklarını evine götürüp damadına, kızına, eşine ve torunlarına yedirmişti. İkisi çocuk yedi kişi hastaneye kaldırılmıştı.
Geçenlerde uzmanlar da açıkladı. "Japonlar balon balığı yiyor, biz de yeriz" diye yanlış bir algı var. Japonlar zehirsiz ya da özel olarak işlenmiş balon balığını tüketiyorlar!
Bizdeki balon balıkları onların kıyılarında da var ama Japonların hayatı balık! Bu konuda bilinçliler.
Bu bilinç bizde de olmalı. Gerekiyorsa balon balığı yemeyin diye kamu spotu çekilmeli!
Bu arada bir balıkçıya gittiniz önünüze nar gibi kızarmış balon balığı gelirse anlar mısınız? Kolay kolay kimse anlamaz!
Peki, bu durumda kim suçlu olacak?
Balığı tutup satan mı? Alıp pişiren mi? Bence ölen öldüğüyle kalır!
***
Altyazı
"İnsanların çoğundan nefret ederim. Zaman zaman insanlara bakıyorum ve sevilecek bir taraflarını göremiyorum. Yeterli parayı kazanayım ve insanlarla bir işim kalmasın istiyorum. (There Will be Blood)