Türk gurbetçi, 1983 yılında 19 yaşındayken kocasıyla birlikte İsviçre'ye taşındı. Çift, her beş yılda bir uzatılması gereken bir yerleşim iznine tabiydi.
Kadın, 2006'da kocasından ayrıldıktan sonra, Ağustos 2022'ye kadar yaklaşık 17 yıl boyunca sosyal yardımlarla hayatını sürdürdü ve bu süre zarfında toplam 373 bin Euro'nun üzerinde sosyal yardım aldı.
Temmuz 2020'de yerleşim izninin uzatılması için yapılan başvuru, Solothurn Kantonu Göçmenlik Dairesi tarafından reddedildi.
Türk gurbetçi bu kararı mahkemeye taşıdı.
Üst mahkeme de itirazı reddetti ve gurbetçi bu sefer Federal Mahkeme'ye itirazda bulundu.
Federal Mahkeme, kadının yaklaşık 17 yıldır hiçbir iş bulma ya da devlete olan bağımlılığından kurtulma yönünde bir girişimde bulunmadığının altını çizerek, "Başarılı bir entegrasyondan söz edilemez" kararı verdi.
Federal Mahkeme, 'yerleşim izninin iptal edilmesini' haklı bulduklarını ve Türk gurbetçinin hâlihazırda büyük miktarda sosyal yardım parası aldığını ve daha fazla yardım alma hakkına sahip olmaması gerektiğini belirtti.
Ancak kadının sıradan turist vizesi ile çocuklarını ve torunlarını görmek için İsviçre'yi ziyaret etmesine izin verildi.
Eminim böyle gurbetçi tanıdıklarınız ya da akrabalarınız vardır. Hatta bazıları aldıkları sosyal yardımla çalışmadan gül gibi geçinip gittiğini ballandıra, ballandıra anlatır.
Bu tarz gurbetçiler havaların sıcak olduğu dört-beş ayı Türkiye'de geçirirler!
Ayrıca Türkiye'den emekli maaşı alanlar olabiliyor. Sağlık sorunları, hastane işlerini vs. ücretsiz bir şekilde Türkiye'de hallediyorlar.
Ne güzel hayat değil mi? İşte biraz da Avrupa'daki sosyal yardım sistemini kötü niyetli kullanan bu kişiler yüzünden de bugün Schengen Vizesi alamıyoruz!
Türkiye'de de bazı sosyal yardımlar suistimal ediliyor. Örneğin bizim mahallede çok zengin yaşlı bir çifte belediye her gün yemek getiriyor!
Sosyal yardımların sınırları çok iyi çizilmeli. Gerçekten yardıma ihtiyacı olanlar belirlenmeli.
***
SUUDİLER PİŞMAN MIDIR?
FENERBAHÇE-GALATASARAY derbisini izlemek hayal kırıklığıydı.
Maçta tam 45 faul yapıldı. Galatasaray takımı 26 faul yaparak sanki oynamamak için sahaya çıkmış gibiydi.
Fenerbahçe'nin de rakibinden pek farkı yoktu. Kontra ataktan gol yememek için aşırı temkinli oynadılar, taktik fauller yaptılar.
Hakem de çok tartışma çıkmasın diye her yere düşen için faul çaldı. Oyunun sürekli durması işine geldi!
Sonuçta top sadece 43 dakika oyunda kaldı ve koca maç boyunca sadece bir isabetli şut çekildi!
Premier Lig'de genelde topun oyunda kaldığı sürenin 54 dakika 49 saniye olduğunu hatırlatayım!
Sezon başından bu yana her iki takımın yöneticileri, teknik kadroları, sosyal medya grupları, yorumcuları sürekli ortamı geren açıklamalar yapmıştı.
Sanki tek gayesi hakemleri ve VAR odasını etki altına almak için yapılan bir psikolojik bir harp izliyorduk.
Bu psikolojik harp derbiye de yansıdı. İki takım da aman yenilmeyelim diye sahaya çıktı.
Bir de her iki takımın yöneticileri, Süper Kupa Finali'nin Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da oynanmasına karşı çıkıyorlardı.
Acaba sıkıcı derbiyi izledikten sonra Suudi yetkiler ne düşündü?
Eminim Süper Kupa'ya para yatırdıkları için pişman olmuşlardır.
***
LİGİN ÇEKİM KALİTESİ DÜŞÜK MÜ!
Derbide en çok tartışılan pozisyon Fenerbahçeli Djiku'nun Icardi'ye müdahalesi oldu.
Oysa pozisyonun başında Icardi, Djiku'yu çekiyor gibi gözüküyor! Akabinde Djiku, Icardi'ye doğru kolunu savuruyor.
Kolun tam yüze mi yoksa kafaya mı denk geldiği pek anlaşılmıyor.
Eğer Icardi çekiyorsa bu faul.
Dolayısıyla penaltı doğru karar olmaz.
Eğer Icardi çekmiyorsa ve Djiku'nun kolu Icardi'nin yüzüne ya da kafasına denk geliyorsa penaltı olmalıydı. Tabii temasın şiddeti de önemli!
Bazı yorumcular da Djiku'nun sağ kolunu savurduğunu ama Icardi'nin kafasına gelmediğini, sol kolun Icardi'nin yüzüne değdiğini lakin bunun şiddetini anlayamadıklarını söyledi.
Yani maçı 26 kamera çekmesine rağmen en tartışmalı pozisyonu net göremedik.
Bu pozisyonu 10 kameranın yakaladığı söyleniyor. VAR pozisyonu 52 saniye inceleyip penaltı olmadığına karar vermiş. Hakem de müdahaleyi penaltı olarak görmemiş.
Ama pozisyonu net penaltı olarak yorumlayanlar da var.
Burada asıl tartışılması gereken BeinSports'un çekimlerindeki netlik sorunu ve görüntü kalitesi! Çünkü bu netlik sorunu VAR odasında da yaşandı.
Daha önce de yazdım; BeinSports'un daha fazla ve daha kaliteli Super Slow Motion ve Ultra Slow Motion kamera kullanması gerekiyor.
Öte yandan bunlar pahalı sistemler. Alınması, kiralanması, kurulması ve personel gideri vs. canlı yayın faturasını artırıyor.
Örneğin son Dünya Kupası'nda 42 kameralı setler kullanıldı. Bu kameraların tam sekiz tanesi Super Slow Motion ve 2 tanesi de Ultra Slow'du.
Bu harika kameralar o kadar net çekim yapıyorlar ki, futbolcunun diş dolgusunu bile görebilirsiniz!
Ama bizde ağır çekim görüntüleri net değil.
Geçtiğimiz sezon ve bu sezon da slow motion çekim kalitesi dünya standartlarında olmadığı için bazı tartışmalı pozisyonlar gri kaldı!
***
ARKADAŞLIK VE TEMAS!
Bir dizinin basın tanıtımında İbrahim Çelikkol'un Birce Akalay'ı omzundan öpmesi sosyal medyanın diline düşmüştü.
Bu durumu garip karşılayanlar olmuştu
Bu samimi anlar hakkında Akalay "Ne garip ya, bizim doğalımız o. Siz arkadaşınıza temas etmez misiniz?" diye bir açıklama yaptı.
Tam geyik yapılacak, eğlenceli bir konu değil mi?
Madem öyle sosyal medyadaki yorumlara bakalım:
"O nasıl doğal arkadaş!"
"Ben kız arkadaşlarımla kafa tokuşturuyorum en fazla"
"Erkek arkadaşımsa çıplak omzumu öpmesin bir zahmet! Bu nasıl normal. Her şeyi de normalleştirmeyin rica ederim."
"2 gün sonra Birce Akalay: İnsan arkadaşıyla çocuk yapamaz mı!"
"Bu berber temasına benziyor. Berber de temas eder ama işi gereğidir, doğaldır yani."
"Evren bu kadar geniş değil."
"İbrahim 'hormonlarıma engel olamıyor ne yapayım mı' desin?"
"Temassız arkadaşlık mı olur, dimi..."