Devletin depremden etkilenen 10 ilde yıkılan binaların yenilerini en kısa sürede yapacağına kimsenin şüphesi yok.
Şu an için tespit edilen 56 bin 80 yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı yapıların yerine TOKİ tecrübesiyle depreme dayanıklı evler yapılacak.
40-50 yıllık eski konutu olan da yeni konutuna kavuşacak.
Peki, kiracı depremzedeler ne olacak? Onlar ev sahibi değildiler, yeni konutların da sahibi olmayacaklar. Ama depremde kiracılar da hayatlarını kaybetti. Bütün ev eşyaları tuzla buz olanlar var.
Kiracılar, ev sahipleri kadar varlıklı değiller. Aklıma ilk gelen soru; hayatta kalan kiracılar, yeni yapılan konutlara tekrar kiracı olarak geçebilecekler mi?
Konut sahibi ya da hayatını kaybeden konut sahibinin mirasçıları "Evim artık yeni" deyip daha çok kira ister mi?
Ev sahibi "Zor durumdayım yeni yapılan konutta oturacağım" da diyebilir. O zaman kiracılar ne olacak? Bu noktada devletimiz kiracıların, makul fiyata yeni konutlarda oturmasını sağlayacak bir uygulama geliştirebilir. Ya da ev eşyası olarak kayıpların bedeli ödenebilir. Zaten kira yardımı yapılacağı da açıklandı.
Kafamı kurcalayan bir diğer konu da; diyelim ki, bir kişinin deprem bölgesinde 10 dairesi vardı. Dokuzu yıkıldı, biri sağlam. Bu kişiye ya da hayatta değilse mirasçılarına "Siz sağlam evinizde oturun" mu denecek? Yoksa dokuz dairenin yerine dokuz yeni daire mi verilecek?
Ya da "Herkese bir ev" denilecek ve 10-20 dairesi olana dask yolu mu gösterilecek?
Evleri yıkılan çok zenginler de var, hayatı boyunca çalışıp bir ev sahibi olup onu da depremde kaybedenler de, kiracı olup eşyalarını kaybedip konteyner evde yaşamak zorunda olanlar da var.
Bir evi olup, diğerinin de kirasıyla geçinenler de var! Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bunlar gerçekten içinden çıkılması zor konular.
Yeni konutlar, önce gerçek ihtiyaç sahiplerine ve yetimlere ücretsiz verilecektir diye tahmin ediyorum.
Sonra ister kiracı, ister ev sahibi kimsenin evsiz kalmayacağı, başını sokabileceği bir konut projesi hayata geçirilebilir.
Devletimiz en vicdanlı çözüm yolunu bulur.
***
YABANCIYA SADECE LÜKS KONUT SATALIM
Hükümet daha önceki depremlerden sonra kısa sürede konutlar inşa ederek bu konudaki başarılı olduğunu gösterdi.
Ama bu seferki sorun çok büyük.
Şu ana kadar depremden etkilenen tüm illerde 577 bin 689 bina (2 milyon 665 bin 317 bağımsız) bölüm incelendi. Bunlardan 56 bin 80 bina yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak tespit edildi. Bu da yaklaşık olarak 297 bin 122 bağımsız bölüme denk geliyor.
Yani Türkiye'yi devasa bir konut sorunu bekliyor.
Zaten depremden önce konut fiyatları ve kiralar çok yükselmişti.
Yabancıya konut satışını ekonomik açıdan birçok ülke destekliyor ama Türkiye'de hem enflasyonun hem de yabancıların konut talebinin artması fiyatları daha da yükseltti.
Şimdi depremden sonra yıkılanları da hesaba katarsak konuta talep artacak.
Daha önce de yazmıştım;
Türkiye'de 1 milyon 629 bin boş konut olduğu tahmin ediliyor.
Konut başına dört kişi olarak hesaplanınca boş konutlar 6,5 milyon nüfusu barındırabilir.
Boş konutların vergisi artırılarak kiraya verme ve satışa çıkarma oranları artırılabilir. Mutlaka yüksek vergi vermektense evini elden çıkarma ya da kira bedelini düşürmeyi tercih edenler olur. Böylece nispeten de olsa konut fiyatlarındaki artış düşebilir.
Portekiz, 500 bin Euro yatırım yapanlara yaşama ve çalışma (vatandaşlık değil) hakkı veren vize uygulamasının konut fiyatlarını artırdığı gerekçesiyle sonlandırıyor.
Türkiye'deki konut krizi azalana kadar en azından yabancılara konut satışı (lüks konutlar hariç) yasaklanabilir.
***
ULUSAL DOLAŞIM PROTOKOLÜ OLSAYDI...
Deprem sonrası telefon hatlarının kilitlenmesi GSM operatörlerinin acil durum planlarının olmadığını ortaya çıkarmıştı.
Habertürk yazarı Güntay Şimşek, sorunu, 3 operatörün birbirlerinin baz istasyonlarını kullanabilmesini sağlayacak "National Roaming/Ulusal Dolaşım" protokolünün olmamasına bağladı.
Aslında devlet sorunu görmüş ve çözüm üretmiş. Şimşek, BTK'nın yıllar önce söz konusu protokolü devreye aldığını ancak piyasanın hakim gücü olan Turkcell'in Danıştay'a giderek kararı iptal ettirdiğini yazdı.
Deprem enkazında birçok vatandaş ilk iş olarak cep telefonundan yardım çağrısı yapmak istedi ama hat yoktu. SMS attı, konumunu bildirdi ama mesajlar ulaşmadı.
Düşünün; bir yakınınız size yardım mesajı attı ve o size günler sonra ulaştı.
Telefon ve internet bağlantısı olsaydı kurtarma ekipleri daha çok hayat kurtarırdı.
Bu çözülmesi gereken hayati bir sorun. GSM şirketleri en azından acil durumlar için 'National Roaming/Ulusal Dolaşım' protokolünü hayata geçirmeleri gerekiyor.
Bir diğer sorun; GSM baz istasyonlarının genelde bir kira bedeli karşılığında binaların üstüne kuruluyor olması.
Şirketler baz istasyonu kurarken ilk ihtiyaç duydukları kapsama alanına bakıyorlar. Yani bu bina depremde yıkılır mı diye düşünmüyorlar.
Acilen deprem riski olan kentlerde depremde yıkılma riski olan binalardaki baz istasyonlarının yerleri değiştirilmeli. Baz istasyonlarının yer aldığı bağımsız kuleler kurulmalı. Vatandaş da "Bunlar kanser yayıyor istemiyoruz" dememeli!
GSM şirketlerinin olası bir büyük depremde binalarla birlikte baz istasyonları yıkıldı diye bahaneleri olmamalı.
***
BİZİM KÖPEKLER GÜNDEM OLMADI!
Fotoğrafta gördüğünüz Killian adlı köpek, depremde enkaz altındaki 17 kişiyi tespit etti.
Killian, İsveç Acil Durum Ajansı MSB'de eğitilmiş 6 yaşında bir golden retriever, sertifikalı kurtarma köpeği.
Başta AFAD olmak üzere bizim kurtarma ekiplerinde de arama kurtarma köpekleri var. Ama haberlerde genelde yabancı kurtarma köpekleri gündem oldu.
Bizim köpeklerin sayısı mı az, ya da eğitimleri mi yetersiz? Yoksa bizim köpekler de enkazda canlı tespit ettiler ama gündeme gelmedi mi, bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var; bu köpekler çok değerli. Uzun bir eğitim sürecinden sonra, üstün koku alma özellikleriyle çok can kurtarıyorlar. Deprem yardımlarında bu köpeklerin yetiştirilmesine de bütçe ayrılsa iyi olmaz mı?