Dün Yunan devlet televizyonu ERT, sabah haberlerini Türkiye'deki deprem bölgelerindeki enkaz görüntüleri ve 'Ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum' şarkısıyla açtı.
Videoyu izlerken gözyaşlarıma zor hakim oldum.
Yunan gazetesi Kathimerini ise ırkçı dergi Charlie Hebdo'nun depremle ilgili skandal çizimine sanki cevap verircesine bir karikatür yayımladı.
Karikatürde, elinde sprey boya olan bir kişinin duvara "Hepimiz Türk'üz" ifadesini yazdığı anlar resmedildi.
Özetle Türkiye'yi derinden sarsan felaket, Yunan halkını da üzüntüye boğdu.
Yunanistan, depremin gerçekleştiği ilk gün bölgeye 21 kişilik arama kurtarma ekibi, beş doktor, iki arama kurtarma köpeği ve tıbbi malzeme gönderdi.
Yunan ekiplerinin, İskenderun'da yedi yaşında bir kız çocuğunu enkaz altından sağ olarak kurtarmasını izlerken sevinç gözyaşları döktük.
Elbette birçok ülke acımızı paylaşıyor. Hemen kurtarma ekipleri ve yardım malzemeleri yolladılar. Nasıl Türkiye yardıma ihtiyacı olan bir ülkeye hemen yardım ediyorsa, onlar da bize yardıma koştular. Ama Yunanistan ile olan durum biraz farklı. Çok değil, daha geçtiğimiz ay Türkiye ve Yunanistan birbirlerine tehdit savuruyordu.
İki ülke arasındaki savaş olasılığı aylardır tartışılıyor.
Ancak doğa ananın iki büyük depremi bir anda yüzümüze tokat gibi çarptı. Siyasi çekişmeler, çıkar çatışmaları, biz insanların günlük meseleleri bir anda unutuldu.
SİYASİ ÇEKİŞME OLMASIN
Hayat durdu ve depremde yaşanan acıların dışında her şey anlamsızlaştı. Şu üç günlük dünyayı birbirimize nasıl zindan ettiğimizi gördük.
Yunan ve Türk halkları bu toprakların insanları. Siyasi çekişmeleri bir tarafa koyarsak, aynı müziği dinliyoruz, aynı yemekleri yiyoruz. Eğlencemiz de üzüntümüz de aynı.
Acının devleti, milleti olmaz! Siyasi çekişmeler olmasa dünya çok daha güzel bir yer olur. Bunu acı da olsa depremle hatırladık.
***
MARKETLER GIDA DAĞITSIN
Deprem bölgelerinden yağmalama haberleri geliyor. Bu bıçak sırtı bir konu. Elbette mağazadan plazma TV sırtlayıp kaçıran, göçüklerde değerli eşyaları çalanlar yakalanıp, yargılanmalı.
Ancak şu an bölge tam bir can pazarı. Sağ kurtulanlar soğukla mücadele ediyor. Özellikle ilk üç gün yiyecek ve su sıkıntısı yaşandı. Hala su sıkıntısının yaşandığı bilgileri geliyor.
Yani aileleri ve çocukları yaşasın diye marketlere girenler de var. Ve bu insani bir durum.
Birkaç yerde gerçekleşen market yağmalama olaylarını abartmaya gerek yok.
Marketlerden ihtiyaçları olan gıdaları alanlar, durum düzeldikten sonra ücretini öderlerse de şaşırmayın. Bizim insanımız vicdanlıdır.
Marketlerin yerinde olsam deprem bölgesindeki bütün şubelerinde ücretsiz gıda ve su dağıtırdım.
Zaten yıkılan, zarar gören marketlerde birçok gıda ürünü bozulacak. Bari depremzedelere dağıtılsın.
Bu marketlerde bir düzen içerisinde ihtiyacı olanlara belli ölçülerde gıda verilebilir.
Marketler yağmalanıyor haberleri yerine marketler vatandaşın yardımına koşuyor haberleri duymak istiyoruz!
***
SON ÜÇ GÜNLÜK İŞLEMLER İPTAL EDİLMELİ
Depremler nedeniyle dün düşük işlem hacminin gerçekleştiği Borsa İstanbul'da, BIST 100 endeksi günü yüzde 8,62 değer kaybıyla 4.505,34 puandan tamamlamıştı.
BIST 100 endeksinde kayıplar yüzde 5 ve yüzde 7'yi aşınca iki kez devre kesici uygulandı. Borsa İstanbul dün işlemleri durduğunu açıkladı.
Geç kalınmış doğru bir adım.
Bazıları SPK'ya yükleniyor ama Borsa İstanbul AŞ olduktan sonra işlem kapatma yetkisi borsa yönetimine geçti!
Bu karar üç gün önce alınmalıydı."Koyun can derdinde kasap et" gibi bir durum yaşandı.
Son üç günde büyük işlem açanlar ve bağlantıları incelenmeli. Son üç gündeki işlemleri iptal edilirse adaletli bir yaklaşım olur.
***
YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI GETİRİLSİN!
Depremden etkilenen 10 ilde de bazı yeni binaların kâğıttan kaleler gibi çöktüğünü gördük.
Bu binalardaki daireler satılırken "Deprem yönetmeliğine uygun yapıldı, depreme dayanıklı" deniyordu. Ömrü boyuncu biriktirdiği parayla zar zor bu dairelerden alanlar oldu.
Ve birçok vatandaşımız yıkılan yeni binaların altında can verdi.
Birini silah sıkıp öldürmek gibi bir şey bu. Hatta çürük bina yapıp satmaya toplu katliama neden olmak bile diyebiliriz.
Yeni ama çürük olup da yıkılan binaların müteahhitleri sosyal medyada ifşa ediliyor. Halk tepki göstermekte haklı. Ama yanlış ifşalar da olabilir. Sakin kalmalıyız.
Bu çürük yeni binaları kimlerin yaptığı ve yapı kullanım iznini kimlerin verdiği yapı kayıtlarında yazıyor zaten.
Bu kişilere ilk etapta yurt dışına çıkma yasağı getirilmeli.
Sırf daha çok kazanmak için malzemeden çalan, fazla kat çıkıp insanların ölümüne neden olanlar acilen gözaltına alınmalı ve yargılanmalı.
Halk bu vicdansızların hesap verdiğini görmek istiyor.
***
VEKİLLER MAAŞLARINI BAĞIŞLASIN
Pakistan Başbakan Şahbaz Şerif, 2022'deki sel felaketinde Türkiye'nin ülkesine yardım konusunda başı çektiğini anımsatarak, "Pakistan milleti bu zor zamanda Türk kardeşlerini yalnız bırakmayacak" dedi.
Ve Şerif'in verdiği talimatla ülkede Türkiye için yardım fonu oluşturuldu. Bakanların bir aylık ücretlerinin tamamı kesilecek ve yardım fonuna aktarılacak. Devlet memurlarının bir günlük maaşı yine fon için kesilecek.
Birçok ülkeden Türkiye'ye yardım geliyor ama Pakistan'ın yaptığı sembolik açıdan çok güzel, örnek bir davranış.
Türkiye'de de aynısı yapılmalı.
Bakanlar ve vekillerin bir ya da birkaç maaşı yardım için oluşturulacak fonda toplanmalı.
Özel sektörde de bu tarz yardım fonu oluşturulabilir.
"Şimdi birlik olma, kenetlenme günü" diyorsak özellikle vekillerin maaşlarını bağışlaması anlamlı bir hareket olur.