Temel gıda ürünlerinde yüzde 8 olan KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi güzel bir gelişme. KDV'si yüzde 1'e inen ürünler enflasyon sepetinde ciddi bir ağırlığa sahip.
Pirinç, makarna, et, balık, çay, kahve, su, süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta, yemeklik yağlar, şeker ve şekerli ürünler, meyveler, sebzeler, kuruyemişler, bakliyat çeşitleri temel gıdaya giriyor.
Normalde işletmeler, temel gıda maddeleriyle yapılan yiyeceklere indirim yapmalı. Evet, bu boş bir beklenti olur.
Geçtiğimiz yıl yeme içme sektörü için KDV oranı yüzde 1'e indirildiğinde bile işletmeler indirimi fiyatlara yansıtmamıştı.
Marketlere gelince… Daha KDV indiriminin açıklandığı gün zam yapmaya başladılar iyi mi? Sosyal medyada 'Zam Günlüğü' adlı hesapta bazı ürünlere önceki gün yapılan zamlar paylaşıldı.
Örneğin bazı marketlerde pirinç unu 12,95 TL'den 17.95 TL'ye, 500 gramlık pul biber 20,95'ten 24,95 TL'ye, 1650 gram domates salça 34,95'ten 44,95 TL'ye, bir paket bisküvi 12,90'dan 16,50 TL'ye çıkarıldı. 7,5 kiloluk bir doz deterjanın fiyatı da 69,95'den 74,90 TL'ye yükseltildi.
ZAMLI İNDİRİMLER!
Dakika bir, gol bir! 12 Şubat Cumartesi günü ne oldu da bu ürünlerin fiyatı birden anormal bir şekilde yükseldi? Dolar da yükselmedi!
Yazın konservesi yapılan domates salçasının neden birden fiyatı yükseldi? Ham maddesine yüzde 7 KDV indirimi geldiği gün bisküvinin fiyatı neden arttı?
Bunlar vatandaşın cumartesi günü görüp paylaştığı zamlar. Bir de paylaşılmayanlar, gözden kaçanlar var!
Muhtemelen birçok market hafta sonu yoğun mesai yaptı! Önce bindirdiler, bugün yüzde 7 indirirler. Eminim KDV indiriminden faydalanmak için marketleri dolduracak müşteriler için temel gıda dışındaki ürünlere de ekstra zam yaparak küçük sürprizler de yapmış olabilirler.
Anlayacağınız enflasyonla mücadele timleri daha göreve başlamadan bazı fırsatçı marketler zam mesaisi yaptılar.
Peki, ürünlerin ucuza satıldığı yerleri gösterecek 'Birlikten Berekete' isimli mobil uygulaması işe yarar mı? Bütün marketlerin verileri burada toplanacaksa enflasyon timleri de marketlere küçük sürprizler yapabilir!
***
TALİP DAHA NE YAPSIN?
İstanbul'da sağ bacağından vurulan Talip Gönültaş, Sultangazi Haseki Hastanesi'ne getirildi. Tomografi çekilirken bağırmaya ve çevreye saldırmaya başlayan Gönültaş ve arkadaşı Jiyan Özkaya tomografi odasını birbirine kattı.
Odadaki yaklaşık 30 bin dolar değerindeki bir cihaz hasar gördü. Sağlık çalışanları kendilerini odadaki camlı bölüme kilitledi.
Hastanenin güvenlik görevlileri müdahale etti ama onlar da yaralandı.
En sonunda iki şehir eşkıyasını polis gözaltına aldı.
"Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" ve "Mala Zarar Verme" suçlarından işlem yapılan saldırganlar serbest bırakıldı.
Durun bitmedi! Daha sonra Gönültaş iki arkadaşıyla Sultangazi'de silahlı, bıçaklı kavgaya karıştı ve polislere saldırdı.
Ve Gönültaş'ın da aralarında bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı. Ben bu yazıyı yazarken 9 kişinin karakoldaki işlemleri devam ediyordu.
Gönültaş yaralı halde hastaneye getirildiğine göre bir günde bıçaklı, silahlı üç saldırıda başrol oynamış.
Adam bir günde uzun metrajlı aksiyon filmi çekmiş!
Talip Gönültaş da haklı, tutuklanması için daha ne yapması gerekiyor?
Gidip acil servisi mi havaya uçursun?
***
GİDENLERİN YERİ DOLMUYOR
Meslektaşım, Melih Altınok, Haydar Dümen'in ardından, usta yazarın hayatımızdaki yerine dair nefis bir yazı yazdı. Ve "Peki Dümen'den boşalan koltuğu basında kim dolduracak?" diye sordu.
Altınok'un adayı Takvim yazarlarımızdan Dr. Nafiz Karagözoğlu.
Bence de Karagözoğlu adaylardan biri ama Dümen gibi hem duayen hem de fenomen olmak büyük bir meydan okuma gerektiriyor.
Altınok'un yazısı aslında "Gidenlerin yeri doluyor mu?" sorusunu da akıllara getirdi. Uğur Mumcu'nun, Çetin Altan'ın, İlhan Selçuk'un yerleri doldu mu? Hasan Pulur'un yazılarını özlemiyor muyuz?
Yakın zamanda kaybettiğimiz en zor konularda bile mizahını konuşturabilen Selahattin Duman gibi yeni bir yazar okuyabilecek miyiz?
Yavuz Donat, Engin Ardıç gibi ustaların yerleri dolar mı?
Ve en önemlisi bir daha Hıncal Uluç gibi bir yazar gelir mi?
Bâb-ı Âli ekolünden gelip hem Cumhuriyet kuşağını hem de Z Kuşağı'nı yakalayabilmek eşine az rastlanan bir durum. "Bugün Hıncal Uluç ne yazmış" diye gazete aldıracak kaç duayen kaldı.
Hıncal Abi aynı zamanda life-style'dan spora, siyasetten sanata birçok alanı kapsayan 'popüler kültür yazarlığı' diyebileceğimiz yeni alan açtı.
Birçok konuda yazabilme özgürlüğü tanıyan bu yazı stilinin dünyada da fazla örneği yok.
Hıncal Abi daha Twitter icat edilmeden çok önce sosyal medya yazarlığının tohumlarını attı. Artık herkes bilgi ve birikimi doğrultusunda birçok konu hakkında Twitter'da yazıyor. Belki de gelecekte yazarlara bile ihtiyaç kalmayacak!
Şu an aramızda olan büyük yazarları okuyabildiğimiz kadar okuyalım. Artık gidenlerin yeri dolmuyor!
***
GÜBRE İNDİRİMİ NEDEN KONUŞULMADI?
En çok gübre fiyatlarından şikâyetçi olan çiftçiler için işte güzel haber:
olan çiftçiler için işte güzel haber: Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri, kimyevi gübrelerde yüzde 30'a varan indirimler yaptı.
Gübre fiyatları konuşulurken bazıları çiftçi gibi gübre fiyatlarının hesabını yapıyordu. Bu haberin sosyal medyada çok paylaşılacağını düşündüm ama olmadı. Tabii olmaz! Ne de olsa en çok RT ve beğeni, kötü haberlerden geliyor!
***
İSTANBUL TRAFİĞİ NASIL ÇÖZÜLÜR?
İstanbul'un trafik sorununun çözüleceğine dair umudu olanlar var mı? İstanbul'a yapılan her yol, tünel, köprü yine trafik olarak geri dönüyor! Bu gördüğünüz 'trafikte taşıma ve ekonomi piramidi' kesin çözümü sunuyor.
Gelişmiş ülkelerde yaya, bisiklet ve toplu ulaşım öncelikli olduğu görülüyor. Geri kalmış şehirlerde ise tam tersi; önceliğin otomobile tanındığı gözüküyor. Eğer bir mega kenti otomobil gibi özel araçlara göre planlarsan araç sayısı ve trafik artar. Yayalara, motorsuz taşıtlara göre planlarsanız daha az trafik olur.