Yüksek gelen elektrik faturaları ülke gündeminin birinci maddesi. Mağdur olan birçok insan var. Hükümet faturaları düşürecek hamleler yapacağını açıkladı. Ama asıl sorun elektrik dağıtım şebekelerinin özelleştirilmesinden kaynaklanıyor! Uzmanlar tüm dünyayı etkisi altına alan enerji krizinin uzun yıllar süreceğini söylüyor. Bu yüzden devletin elektrik sektörüne tekrar hakim olması gerekiyor.
Tartışmamız gereken bir diğer konu da enerji kayıpları. Dünyada kendi enerjisini üreten, enerji kaybını minimuma indiren akıllı bina konsepti hızla gelişiyor. Güneş ve rüzgâr enerjisiyle kendi elektriğini üreten, yağmur suyunu kullanan, hatta ürettiği fazla enerjiyi satan binalar var!
AKILLI BİNALAR
2018 yılında "Güneş paneli zorunlu olsun" diye yazmıştım. Yine aynı öneride bulunacağım. Kentsel dönüşümlerde ve bundan sonra yapılacak yeni binalarda güneş paneli kullanımı zorunlu hale getirilmeli. Hatta eski binalarda bile güneş paneli kullanılması teşvik edilmeli.
Türkiye güneş enerjisinden faydalanmakta en uygun iklim şartlarına sahip ülkelerden birisi. Yazlık evlerde genelde sıcak su, güneş enerjisinden elde ediliyor. Güneş panellerinden elektrik elde etme alışkanlığımız ise çok düşük.
Yeni yapılarda güneş paneli kurmak zorunlu, enerji tasarrufu odaklı akıllı binalar yaparsak elektrik ve doğal gaza bağımlılığımız da düşebilir. Müstakil evlerde küçük rüzgâr türbini kullanımı da teşvik edilmeli.
Örneğin; Almanya, elektrik ihtiyacının yüzde 85'ini yenilenebilir enerjiden sağlıyor.
Dünyada enerji krizi artarak devam edecek. Akıllı binalar yapmazsak biz faturaları daha çok konuşuruz!
***
REKLAMDA FENOMEN ALDATMACASI
Ticaret Bakanlığı'na bağlı Reklam Kurulu, Instagram'daki paylaşımlarında örtülü reklam yaptığı gerekçesiyle Duygu Özaslan'a 114 bin TL para cezası kesti.
Aslında en etkili tanıtım 'örtülü reklam'. Çünkü tüketicide gerçeklik hissi oluşturuluyor. Ama yasa "Örtülü reklam yapıyorsan bunu belirtmelisin" diyor.
Reklam Kurulu, Mayıs 2021'de yayımladığı düzenleme ile sosyal medyadaki tüm reklam iş birliklerinde reklam olduğunun belirtilmesini zorunlu kıldı. Belirtmeyenler tüketiciyi kandırıyor.
Son dönemde reklam verenlerin, büyük medya kuruluşları yerine sosyal medya fenomenlerini tercih etmesinin nedeni de aslında tüketiciyi kandırmak.
114 bin lira Özaslan için çerez parası. Reklam verenler fenomenlere, yasalara aykırı reklam yapmaları için büyük paralar akıtıyorlar!
Reklam Kurulu, denetimlerini sıkılaştırmalı. Sosyal medya fenomenleri sadece tüketiciyi kandırmıyor, yasalara uygun, etik değerlere uyan medya sektörüne de büyük zarar veriyor!
***
AYLA, MÜSLÜM VE MICHAEL JACKSON!
Ünlü ABD'li film şirketi Lionsgate, 'Popun kralı' Michael Jackson'ın hayatını konu alan bir biyografi filmi çekmek için Jackson'ın mirasının yöneticileri John Branca ve John McClain ile anlaştığını duyurdu.
Senaryoyu, daha önce 'The Aviator' ve 'Gladiator' filmlerinden tanıdığımız John McClain yazacak.
Oscar ödüllü Queen biyografisi 'Bohemian Rhapsody'nin yapımcısı Graham King ise bu filmin yapımcılığını Jackson'ın mirasının yöneticileriyle birlikte yapacak. Yani Jackson'ın aile üyeleri ünlü şarkıcının hayatının nasıl anlatılacağıyla ilgili söz sahibi olacaklar.
Dakika bir gol bir! İşin içine aile girerse filmin objektifliği zarar görür.
Jackson belki de gelmiş geçmiş en başarılı pop şarkıcısı ama çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan yargılanmıştı. 2005'te bir şekilde davadan beraat etmişti.
Jackson, 2009'daki ölümüne kadar tüm suçlamaları reddetti. Ama 2019 yılında yayımlanan 'Leaving Neverland'in belgeselinde Jackson'ın tacizine uğrayan çocuklar her şeyi anlattı.
Şimdi birçok insanın gözünde Jackson bir pedofili suçlusu.
Peki, bu bıçaksırtı konu filmde işlenecek mi ya da nasıl ele alınacak? Yapımcı ve senarist, Jackson'ın aile üyeleri ve mirasını yönetenlerle nasıl anlaşacaklar doğrusu çok merak ediyorum!
Bu film, 'Ayla', 'Müslüm'ün yapımcısının maceralarına dönüşebilir! En son Rus mafyası, Mustafa Uslu'nun peşindeydi! Lionsgate, mirasçılarla mücadelede Uslu'nun danışmanlığından faydalanmalı!
***
KARI-KOCA KAVGASINA KARIŞILIR MI?
Eskişehir'de geçtiğimiz cumartesi Afganistan uyruklu Abdulkadir Ahmadi (62), sokak ortasında tartıştığı eşi ve kızını bıçakladı. Bu sırada Tolga Daşkıran (19) ve arkadaşı Hüseyin (17), kadınların çığlıklarını duyarak olaya müdahale etti.
Hüseyin yere düşürdüğü Ahmadi tarafından ayak bileğinden bıçaklandı. Tolga da çıkan arbedede Ahmadi'yi sırtından bıçakladı.
Ahmadi ile eşi yoğun bakım ünitesine alındı. Kızları hafif yaralandı. Tolga ise tutuklandı!
Tolga, avukatına "Keşke evime gitseydim. Ben orada annemi gördüm. Sanki birisi anneme şiddet uyguluyormuş gibi gördüm. Keşke müdahale etmeseydim de evime gitseydim hiç bunlarla karşılaşmayacaktık" demiş. Tolga kim bilir daha kaç kez "Keşke" diyecek!
Bu olay akıllara Kadir Şeker'i getirdi. Şeker, Konya'da sevgilisini dövdüğünü düşündüğü Özgür Duran'ı engellemek isterken bıçaklayarak öldürdüğü için 12 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmıştı.
Ayşe Dırla, hayatını kurtaran Kadir için "Beni kurtarmasaydı, şikayetçiyim ondan" demişti.
Hayat ne garip ölümden kurtardığın kadın en yüksek cezayı alman için hakkında ifade veriyor ve sonra da uyuşturucu ticaretinden tutuklanıyor.
Kadir de "Keşke yardım etmeseydim" diyordur!
'Karı-koca, sevgili kavgasına karışılmaz' diye bir söz vardır. Bu tartışmaya açık bir söylem. Şiddet gören kadına olay anında yardım etmeyen insanlar sosyal medyada linç ediliyorlar. Hatta haber sitelerinde "Siz adam değilsiniz" diye başlıklar atılıyor!
Kadir ve Tolga örneklerini görünce de "Kavgaya hiç karışmamak lazım" diyorsunuz.
Bazen bir kadını öldürülmekten kurtarır, kahraman olursunuz. Bazen de siz yaralanır veya hayatınızı kaybedersiniz ya da Tolga ve Kadir gibi tutuklanır boş yere hapis yatarsınız!
Kadına yönelik şiddet olaylarını engelleyenlerin 'meşru müdafaa' hali daha esnek mi olmalı? Hukukçular bu konuda ne düşünür acaba?
***
Altyazı
"İnsanların ilk söylediklerine değil, son yaptıklarına bakmalısın..." (Uçurtma Avcısı)
