"Ulaşım sorununu 5 yıl içerisinde İstanbul'un gündeminden çıkaracağım."
"Kentin sahile erişimi noktasında fünikülerle destekleyeceğiz. TEM'de kuracağımız Megabüs'le metrobüs hattının yükünü hafifleteceğiz..."
"İstanbul'a 630 kilometre metro kazandırmış olacağız. Nüfusun yüzde 88'i yürüme mesafesinde metroya erişebilecek düzeye gelecek..."
"Aracını transfer merkezlerine park eden herkes, toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak."
"İstanbul'da otopark sorununu gündemden çıkaracağız. 100 bin kapasiteli otoparklar yapacağız."
"Toplu ulaşımda deniz taşımacılığını yüzde 3'lerden yüzde 10'lara çıkaracağız. Sadece Boğaz'a değil, Marmara Denizi'ne paralel hatlar kuracağız."
"Akıllı Trafik Yönetim sistemi kuracağız. Şehrin 1 saat sonraki trafik durumu tahmin edilecek ve önlem alınacak."
Tüm bu vaatler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na ait. İmamoğlu'nun trafik sorununu çözmeye yönelik daha çok vaadi var ama yazmaya yerim yetmez.
Pandemi sürecinde İstanbul'un nüfusu ve trafik yoğunluğu azalmıştı.
İmamoğlu bu 1.5 seneyi çalışarak geçirseydi, yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte İstanbul trafiği iflas etmezdi!
İmamoğlu'ndan önce de trafik sorundu ama 6 Eylül'den beri İstanbul trafiği resmen iflas etti. Sabahtan, akşama birçok yol kilit!
D-100 karayolu, TEM otoyolu ve bağlantı yolları, ana arterler başta olmak üzere İstanbul'un her iki yakasında da trafik ilerlemiyor. Merkezi semtlere özel araçla gitmek tam bir kabus! Bazen 10 dakikalık yol, 1 saat sürüyor.
İnsanlar işlerine yetişemiyor, evlerine geç dönüyor. Çocuklar bazen okul servislerinde günde üç-dört saat geçiriyorlar! Eskiden değişim saatlerinde taksi zor bulunurdu şimdi günün her saatinde taksi bulmak zor. Metrobüs ve metro durakları tıka basa dolu!
Hadi vatandaş siyasetçilerin gerçekleşmeyen vaatlerine alışık ama İmamoğlu kadar vaat bombardımanı yapan, iddialı konuşan da yok! İmamoğlu "Her şey çok güzel olacak" diyerek seçileli iki yılı geçti ama trafiği azaltacak projelerden haber yok!
Bari hiç olmazsa sorunların bir kısmını çözmeye yönelik hamleler yapılsın, acil eylem planları açıklansın ama o da yok!
İmamoğlu ve ekibi sanki hiç trafik sorunu yokmuş gibi hareket ediyor. İmamoğlu sanki İstanbul'un belediye başkanı değilmiş, Cumhurbaşkanı adayıymış gibi siyaset yapıyor! Sosyal medya paylaşımı yaparak İstanbul trafiği açılmıyor!
***
REYTİNG İÇİN BU DA YAPILMAZ!
Show TV'deki 'Didem Arslan Yılmaz'la Vazgeçme' programında eşinin kendisini 84 kişiyle aldattığını iddia eden İ.Ş. canlı yayında eşiyle yüzleşti.
İ.Ş. aldatma olaylarını tespit ettiğini, telefon konuşma ve mesaj kayıtlarının elinde olduğunu ve bu yüzden boşandığını söylüyor. Kadın bu iddiaları kabul etmiyordu.
Bir insana tanıdığın 84 kişi say desen, sayamaz! Ayrılmış da olsalar bir çift neden canlı yayında bir araya gelip milyonların önünde aldatma iddialarını konuşur? İ.Ş. ve eşi çevrelerinden görecekleri tepkiyi düşünmediler mi?
Aslında programda yaşananlar bir insanlık trajedisiydi. Ekrana kocaman puntolarla "Kocasını 84 kişiyle aldattı mı?", "Burcu evliyken 84 kişiyle yazıştı mı?" diye yazılar çıkıyordu.
Bu insanlar nasıl ikna ediliyor? Para karşılığı mı ekrana çıkıyorlar bilmiyorum. Ama ekrana yansıyanlar tam bir rezillik. Aslında bu olay Show TV'nin sabah kuşağı için sıradan bir günün parçası. Arslan'ın programında sürekli izleyicinin dikkatini çekmek için müstehcenliğe göz kırpan yazılar yerleştiriliyor. Toplumda aile yapısını bozan bir yayın politikası yürütülüyor!
Didem Arslan, rakiplerini geçebilmek için agresif yayıncılık yapıyor ama bunun da bir sınırı olmalı!
***
163 DAKİKA FİLM OLUR MU?
Yeni James Bond filmi 'No Time to Die' nihayet 1 Ekim'de vizyona giriyor. Daniel Craig'i son kez Bond rolünde izleyeceğiz.
Geçenlerde filmin süresi 163 dakika olarak açıklandı ve sinemaseverler arasında tartışma yaşandı.
Kimi "Yeni James Bond filmi neden 2 saat 43 dakika uzunluğunda? Buna kokteyl molası da dahil mi? Gecikmelerin her bir haftası için bir dakika daha mı eklediler?" diyor... Kimisi de "Filmi 4 saat yapın. Umurumda değil. Bu bir Bond filmi. Orada olacağım" diyerek Bond'a olan bağlılığını gösteriyor.
Daha uzun süreli filmler de var!
Örneğin 2. Dünya Savaşı'nda toplama kamplarında yaşananların canlı tanıkların röportajlarıyla anlatıldığı 'Soah' filmi 9 saat 26 dakika sürüyor.
Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder'in 'Berlin Alexanderplatz' filminin 15 saatlik bir uzun versiyonu var. Bu film İstanbul Film Festivali'nde yemek arası verilerek gösterilmişti.
Tempo düşmüyorsa, merak duygusunu sürekli diri tutuyorsa bir filmin süresi isterse 4 ya da 9 saat olsun izlenir. Tabii filmi gösterecek sinema salonu bulursanız!
***
SINIF MEVCUTLARI AZALTILMALI
Türkiye genelinde okullarda sınıf ortalaması 22 öğrenci. Ama 30-40 öğrencinin aynı sınıfta ders gördüğü iller de var. Ve bunların başında da İstanbul geliyor!
Bu yüzden 'Yüz yüze' eğitimde sınıf mevcutlarının azaltılması, 'çift tedrisat' yapılan okul sayısının artırılması ve hafta sonu eğitimi tartışılıyor. Bence tartışmayla hiç vakit kaybetmeden hemen sınıflardaki kalabalığı azaltmak için ne gerekiyorsa yapılmalı.
***
'ABİ GERÇEKTEN ABARTTINIZ'!
Kırıkkale'de markete giderken polise yakalanan korona virüslü Abdullah E. karantina yurduna götürüleceğini öğrenince "Abi gerçekten abarttınız" diyerek tepki gösterdi. "Madem testleriniz çok doğru, ben niye ateş, baş ağrısı, öksürük çekmedim. Niye testim pozitif çıktı?" diyen 24 yaşındaki genç karantina yurduna götürüldü.
Arkadaşım asıl sen abartmışsın! Virüs yayıcısın, önlem alman gerekirken, insanların sağlığını riske atıyorsun. Yok, böyle bir pişkinlik! Bu nasıl bir bencilliktir?
İşte salgın böyle sorumsuz insanlar yüzünden artıyor.
***
Altyazı
"Doğru ya da yanlış diye bir şey yok, sadece popüler fikirler var." (12 Maymun)