Türkiye'nin gündeminde Diyarbakır'da öldürülen leopar olması güzel aslında. Sosyal medyada birçok insan, "Keşke öldürülmeseydi" gibi yorumlar yaparak; içlerindeki vahşi doğa sevgisini gösterdi. Demek ki onca belgesel boşuna izlenmemiş!
Bazıları leoparı vuran çobana kızdı; "Havaya ateş açsalardı kaçardı" dediler. "Hoşt' deseler kaçardı" diyen de oldu mu acaba? Klavye başında atıp tutmak kolay! Yahu leopar bu, daha önce hiç görmemişsin ve birden üzerine atlıyor!
Eğer kızılacak bir şey varsa; ülkece vahşi doğaya karşı olan tutumumuz olmalı. Burası belediyelerin sokak aralarında topluca kedi-köpek katliamı yaptığı ülke ne yazık ki!

GÜN EYDOĞU BAKİR ALAN
Geçtiğimiz Nisan ayında yine bu köşede National Geographic Türkiye dergisinin 'Leopar yeniden Türkiye'de' başlıklı yazısından bahsetmiştim. 2010'da Gabar Dağı'nda çekilen Anadolu'nun son leoparının fotoğrafını yayınlamıştı dergi. Ne yazık ki o da ölü bir leopar fotoğrafıydı.
Anadolu'da bilinen son leopar, 1974 yılında Beypazarı'nda görülmüştü; ne yazık ki o da öldürülmüştü. Hep öldürüyoruz, anında vuruyoruz! Fotoğraflardaki ortak benzerlik ise öldürenlerin gururla poz vermeleriydi!
Doğu ve Güneydoğu dağlarında yıllardır devam eden savaşın belki de tek iyi tarafı, vahşi doğayı koruma altına almasıydı. Ancak şimdi çatışmalar bitti, insanlar özgürce dağlarda dolaşabiliyor.
İnsanla vahşi hayvanların daha sık karşı karşıya geleceğini daha önce yazdık, yine yazalım!
Bölge halkı bilinçlendirilmeli. Doğa bilimciler, belgeselciler; Ege kıyılarında tatil yapmayı bıraksınlar. Artık yeni bakir bir çalışma alanı var: Doğu ve Güneydoğu dağları! Uzmanlar inceleme yapmalı, vahşi doğayı koruma altına alan alanlar, ulusal parklar oluşturulmalı.
Ah ah! O leopar öldürülmeden yakalansaydı ne büyük bir mucize olurdu. O leoparın neslini sürdürebilmesi daha büyük bir mucizeydi!