1999'da Magazin Gazetecileri Derneği Ödül Töreni'nde, Serdar Ortaç'ın da salondaki kitleye verdiği ara gazıyla Ahmet Kaya'nın linç edilmeye çalışılması hâlâ hafızalarda.
Elbette yapılanları, yalan gazete manşetlerini unutmak mümkün değil. Ama Ahmet Kaya bugün yaşasaydı, Ortaç'ın sahnede taşlanmasına "Yapmayın gözüm" derdi. Linç kültürünün sağı, solu olmaz. Linç, linçtir!
Neyse ki; Ahmet Kaya'nın, "Kürtçe şarkı söyleyeceğim" dediği için bu ülkeden sürüldüğü günler geride kaldı.
Kaya'ya Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen ödül de değişimin, 'Demokratik Açılım'ın yarattığı barış ortamının bir göstergesi.
O YALNIZ BİR ADAMDI
Peki, insanların gerçek değerlerini hep öldükten sonra mı anlayacağız?
Yaşı genç olanlar bilmez; Ahmet Kaya, televizyonda talk-show'lar yaptığı, magazin haberlerine konu olduğu 90'lı yıllarda hem sağcılar, hem solcular, hem de Kürtler tarafından 'lümpen' sanatçı olarak görülürdü.
Politik sanat çevrelerinde de pek itibar görmezdi Kaya. Protest müziğin arabeskini yapan bir sanatçıydı sadece! Ancak müziğini herkes severdi, Ülkücüler bile rakı sofrasında Kaya'yı dinlerdi.
Şimdi geriye dönüp baktığınızda, 90'lı yıllarda Kaya'nın ne büyük işler yaptığı daha iyi anlaşılıyor. Ancak Kaya yalan manşetlerle sürgüne gönderildiği dönemde yalnızdı. Ne muhafazakarlar, ne solcular, ne de Kürtler Kaya'nın yanındaydı! Ahmet Kaya yapayalnız bir adamdı! Kaya hakkında güzelleme edebiyatı yapmak şimdi çok moda. Asıl 'Kaya neden yalnız bırakıldı?' sorusuna yanıt aranmalı!