Çocukken kış olimpiyatlarını, buz pateni şampiyonalarını büyük bir ilgiyle takip ettiğimi hatırlıyorum... Evet, tek kanal TRT olduğu için zorunlu olarak izliyorduk ama seviyorduk. Ben mesela kayakla atlamalara, kızak yarışlarına bayılırdım. Rahmetli babam ise Katerina Witt hayranıydı ve bir yarışmada ikinci oldu diye hakemlere bayağı bir saydırmıştı. Şimdi böyle bir baba var mı çok merak ediyorum? Artık ulusça kış sporlarına ilgi duyduğumuz pek söylenemez. Tamam, kış sporlarına gelene kadar daha sırada basketbol, voleybol, hatta ata sporu güreş var... Bir hafta sonra başlayacak olan 2010 Vancouver Kış Olimpiyatları'na sadece altı sporcuyla katılacak olmamız da kış sporlarına olan ilgimizi özetliyor aslında. Merak etmeyin yazıyı, 'Dört bir yanımız dağlarla çevrili, bizde niye kayakçı çıkmıyor' geyiğine bağlayacak değilim. Ne de olsa yüzücü de çıkmıyor, üç tarafı denizlerle çevrili bu spor fakiri ülkede! Varsa yoksa futbol!

İYİ Kİ TRT VAR
Sadede geleyim... Vancouver'a gitmek için akreditasyon başvurusunda bulunan kaç gazeteci var diye merak edip, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'ni aradım. Sevgili okurlar, bizim anlı şanlı spor basınından bir Allah'ın kulu başvurmamış. Olimpiyat Komitesi yetkilileri belki unutmuşlardır diye tek tek basın kuruluşlarını aramışlar ama haber ajanslarından bile geri dönen olmamış. 70 milyonluk Türkiye'den Vancouver'a gidecek tek bir kişi var. Adı; Mine Kasapoğlu... Bir snowboard tutkunu, bu sporun aşkıyla dünyayı dolaşan biri ama onun da asıl mesleği gazetecilik değil. Mine, kış sporlarıyla ilgili arada sırada basına dışarıdan yazılar yolluyormuş. Bu yıl da Türkiye Olimpiyat Komitesi'nin çıkardığı Olimpiyat Dergisi'ne haber geçecekmiş. Neyse ki TRT var, Vancouver'dan gün boyu canlı yayın yapacaklar. TRT'ye hep atıp sallıyoruz ama onlar da olmasa Türkiye'de futbol dışındaki sporların adı bile geçmeyecek.