SMS çıktı, mertlik bozuldu. SMS çıktı, romantizm kaçtı. SMS çıktı, kızlar kafayı tosladı... Yine bir pazar gecesini sakin geçirmeye kendimi programlamışken ilk telefon Seda'dan... Ağlıyor. Yok! Yok! Başına bir felaket gelmedi. Erkek meselesi... Koş gel Seda... Seda geldi, gelirken yoldan Pınar'ı da kapmış. 5 dakika sonra zııırr telefon İpek. Ortamı duyunca kaçırır mı, mavi eşofmanlarıyla o da attı kendini bana. Seda 29 yaşında, doğru adamı arıyor bulamıyor. Aramasa da bulamıyor. İş güç yerinde, gelin görün ki beğenmiyor, aşkta dikiş tutturamıyor. Pınar en paniğimiz. Hep kaçar. Mümkün olsa hayattan bile tüyecek. Bir erkeğe göz kırpmışlığı bile yok!
MUHTAR'A BAYILDIK
İpek en neşelimiz. Eşofmanları giyer, ayaklarını altına toplar, "Yap bir Türk kahvesi" çeker, ona buna güler. Benim durumum malum... Fabrika ayarlarım bozuk. Erkek kısmına kurulmuşum, karşı cinste zeka pırıltısı görene kadar aşkın fişini çekmişim. İnanmam, güvenmem, arabayı her yere park etmem. Gecenin ilk konusu Reha Muhtar'ın pazar yazısı. Özetle; "Çivi çiviyi sökmez" diyor Muhtar. Ayrılıktan sonra kadın biraz beklemeli, kendine dönmeli, kendini dinlemeli, temizlenmeli ki çıtırlaşsın. Sanki bize yazmış yazıyı... Fikirlerine bayıldık, onayladık, kafaları salladık ve milyonuncu kere yeni kararlar aldık. Kadın kısmı uygulamasa da karar almayı pek sever. Dört kız koltuklara yayıldık, şarapları koyduk, sıra geldi Seda'ya. Seda iki gece önce aniden bir hadisenin içine düştü. Gönül hadisesi... Ummadık bir şekilde bir arkadaşıyla yakınlaştı. O geceden sonra hepimize hava attı. "Amaaan çok önemli değil, eğlendim, tadını çıkardım, bir beklentim yok!" diye... Kadın olmak ve beklentiye girmemek ha! Allah Allah!... Dün gece gözyaşlarıyla itiraf. com kıvamına geldi tabii.
SAÇMALAMA NE ÇABUK!
Yüreği pır pır etmiş de, iki gündür onu düşünüyormuş da. Ne yapsınmış? Seda'ya verdik gazı. Önce ben: "Çek mesajını kurtul bu ıstıraptan." İpek "Kızım ne kaybedersin, çek işte!" Panik Pınar "Bence mesaj atma, erkeklik öldü mü ya, kendi arasın." Sonuç: Seda mesajı çekti! Mesaj kısa ve öz: "Özledim..." (Üç noktayı unutmamak lazım). İki dakika sonra bip biiip! Mesajımız var!. İpek "Hadi aç aç!" Seda açıyor, yüzü gözü dağılıyor "Bu ne ya?" Alıyorum elinden telefonu abinin cevaba gelin "J saçmalama! Ne çabuk!" Kızlara okuyorum. Herkes birbirine bakıyor... Salonda derin bir sessizlik. Sessizlik... Daha da sessizlik. 3, 2, 1 İpek'ten çığlıkla karışık kahkaha. Ve hepimiz gülmüyoruz sanırsınız püskürüyoruz. Hani dört kız, dördünün de kısmeti kapalı kız her türlü mesaja, cevapsızlığa, sessizliğe, kuru bir gülen surata, hatta hatta en sinir olduğumuz 'ben de muck'a bile hazırdık da buna hazır değildik. Resmen çalışmadığımız yerden geldi.
BEYİNLERİ NEREDE?
Bir kadına saçmalama denilir mi? 'Ne çabuk'da ne ola? Özlemenin zamanı mı var? Seda salak salak bakıyor yüzümüze. "Ne diyeceğim şimdi? Yok! Cevap yazmayayım." Dedik yazmazsan salaksın! Bu durumla çok da eğlenebilirsin. Yaz kızım... Mesajına verilebilecek alternatif cevaplar: a. Aaa! Yanlış kişiye göndermişim! (Bu tabii ki panik Pınar'dan çıktı...) b. Çok pardon bugün 19 Mart değil mi? (Cin İpek'ten... 'ne çabuk'a gönderme...) c. Saçmalama n'olur çare çoook... Ferhat Göçer, Seda göçmez. (Bu benden...) d. Sen ne içtin aynı kafaya geçmek istiyorum. (İmza: İpek...) e. Belki de şarjın bitti, ara beni lütfen. (Ben...) f. Hepsi..." İpek gülmekten koltuktan düştü, ben içkimi kustum, Seda gülmekten ağladı, Pınar mutfağa kaçtı. Peki bu erkeklerin beyni nereye kaçtı? Bilen var mı? Adamdan gelen cevap ne mi? Hiç söylemeyeyim... "g hiçbiri"... Birileri şu erkeklere zeka enjekte etsin canım... Çok sıkıldık, çok!