Evde tek başına...
Evi tuttun, telefonu, Digiturk'ü, interneti bağlattın, faturaları, aidatı zamanında tak diye ödedin.
Haftada bir evi temizlettin, su bitmiş aman yenisi iste, çamaşırları ütüle, yatağını topla, salataları yıka.... Bitti mi? Bitmedi.
Çıktı çıktı, şimdi de başıma balık seçme derdi çıktı. Annemin evinde balıkları löp löp yutarken iyiydi. Cumartesi günü canım balık çekti.
Hem evde balık pişirme boyutuna gelmek demek, mutfağa hakimsin demek. Daldım köşedeki Migros'a... Hah! İşte balık bölümü. Ben bir yanda, iki tane abi diğer yanda. Ev kadınları tak tak balığını alıp gidiyor. Biz de balıkları kesiyoruz. Şaşkınız ama bozmuyoruz. Öyle bir Erman Toroğlu hali yani. Onu mu alsak, bunu mu alsak?
Dayanamadık bir bilene yani balıkların içini çıkartıp, takoz kesen kişiye sorduk. Taze balığın gözleri parlak, solungaçları kırmızı ve nemli, derisi ve pulları sert olurmuş. Ayrıca palamutun kuyruğu da hafif kıvrık olmalıymış.
İşte böyle, bir işi daha kıvırdım, müjdemi isterim.