Ohh kalçamı, ayva göbeğimi seveyim, iyi ki sporcu değilim!
Bir de sporculara özenirdim. Bugün de köşe 'spor-magazin' kıvamına geldi sanki...
Olimpiyatlarda ablalarabiler yüz metre koşup, engelli atlar, gülle-cirit atıp madalyaları toplarken ben de televizyon karşısında, Jennifer Lopez izleyen Reina kızları gibi kıskançlıktan çatlardım.
Ah keşkem keşkem, şurada popomu devirip yatacağıma adaleli sporcu kız olabilseydim keşkem...
Annem "Allah korusun, ayağını kırarsın" diye buz patenine, "Kaslı kaslı erkeğe benzersin" diye atletizme, "Paytak yürürsün" diye de baskete yollamamıştı.
Aman şimdi diyorum ki; iyi ki de yollamamış! Çünkü bizim sporcu alemi Atatürk'ün 'Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim' sözünü duymamış.
Spora bulaşan tacize, dopinge, takım arkadaşıyla kavgaya, bahislere, arkadan kuyu kazmaya, çalım atmaya, dayaklara bulaşıyormuş meğer.
Brezilya dizileri halt etsin hesabı.
Korktum, şaşırdım, kınadım ve spordan buz gibi soğudum valla.