Tabağınızda daha az kırmızı et olması, kemiklerinizin üstünde daha az et anlamına gelebilir. Tabii, bitkisel kaynaklar yerine canlı stoğunu tüketmenin omuzlarınıza bindirdiği yükü de azaltır... Hayvansal ürünleri daha az tüketen ya da hiç yemeyenlerin kilolu veya obez olma riski de et yiyenlere göre daha düşüktür!
DIŞLAMAYIN, ORTA YOLU BULUN
Bunlar sizi et lokantasından uzak tutacak kadar korkutmadı mı? O zaman şunu düşünün:
* Et tüketimini azaltmak; diyabet ve kalp krizine yakalanma riskinizi düşürür. Aslında, kırmızı et yerine bitkisel proteinleri koyan menopoz sonrası kadınlar, koroner kalp yetmezliğinden ölüm oranlarını yüzde 30 azaltıyor.
* Peki eti özlemeden azaltmayı nasıl başarırsınız? Orta yolu bularak... Eti tamamen dışlamak yerine, daha uygun porsiyon ebatlarını ve az yağlı pişirme yöntemlerini seçin. Bir öğündeki en uygun et miktarı, bir deste iskambil kağıdı kadardır. Et tüketimini, haftada bir ile sınırlayın. Ayrıca kuruyana ya da kömürleşene kadar pişirmeyin...
BESİN AÇIĞINI VİTAMİNLE KAPATIN
* Tüm besinleri dengeli olarak tüketmeye dikkat edin. Eti azalttığınız zaman oluşan besin açığını; yeterli protein, B-12 ve D vitamini, kalsiyum, demir ve çinkoyla doldurun.
* Bu vitamin ve mineralleri; soya bazlı gıdalardan, az yağlı süt ürünlerinden, bakla, fasulye ve mercimekten, koyu yeşil sebzelerden, fındık ile tam tahıllardan alabilirsiniz.
* Ayrıca, günde iki kez vitamin tableti içebilirsiniz. Böylece kendinize kötü bir diyete karşı sigorta poliçesi hazırlamış olursunuz. Üstelik bütçeniz de bundan yarar sağlar...