Atv dizisi 'Bir Küçük Gün Işığı' 10 yıl boyunca bir yalanın içinde yaşayan bir kadının, sonrasında eşinin çocuğuna sahip çıkmasıyla gelişen olayları anlatıyor. Ünlü oyuncu Gizem Ünsal da dizide deli dolu, cana yakın, çalışkan Fulya'yı canlandırıyor. Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde okuduktan sonra hayal ettiği mesleğin oyunculuk olduğuna karar veren ve aldığı eğitimler sonrası dizi sektörüne adım atan Ünsal ile buluştuk. Güzel oyuncunun çocukluğunu, oyunculuk macerasını, şöhrete bakışını ve rolünü konuştuk.
'Bir Küçük Gün Işığı' hikayesiyle oldukça dikkat çekti. 10 yıl boyunca bir yalanın içinde yaşayan bir kadın, sonrasında eşinin çocuğuna sahip çıkmak zorunda kalıyor. Siz senaryoyu okurken neler hissetmiştiniz?
Bahsettiğiniz gibi ilk bölümün başlarında 10 yıllık bir ilişkiyi tanıyoruz. Hayatta birbirlerinden başka kimsesi olmayan çiftimizin ilişkisinin yalanlarla zehirlendiğini öğreniyoruz. Hikayeyi ilginç kılan olay tam bu noktada yaşanıyor ve Elif, ölen eşinin sevgilisinden olan kızıyla baş başa kalıyor. Öncelikle Elif aldatılmış bir kadın ve bunu olabilecek en acı şekilde öğreniyor. Aldatılma, kocasını kaybetme ve yıllardır yaşadığı çocuk hasreti çok katmanlı ve ağır bir acıya sebep oluyor. Elif acısıyla yüzleşemeden Güneş'in sorumluluğunu da sırtlıyor. Kendimi Elif'in konumunda düşünmekten imtina ediyorum çünkü yaşadığı ikilem o kadar derin ki... En güvendiği insan tarafından maruz kaldığı olaylar, beni de çok etkiledi ve hemen 2. bölümü okumaya başladım.
Bir çocuk bir kadının hayatını nasıl değiştirir sizce?
Bana sorarsanız çocuk ebeveynin hayatını tamamen, baştan aşağı değiştiriyor. Anne olmak bir kadının hayatının dönüm noktası diye düşünüyorum. Çünkü çocuk yetiştirmek daha önce karşılaşılmadık büyüklükte sorumluluk.
Arkadaşının bütün dertlerine ortak olan biri. Peki Fulya ne kadar sizden biri?
Bu çok güzel ama cevaplaması zor bir soru... Bence hepimizin içinde iyilik, kötülük, sevecenlik, yargılayıcılık, şefkat, kıskançlık gibi çok fazla element var. Sonuçta bunlardan hangilerini ne kadar parlatıp ne kadar körelttiğimiz, kişiliğimizi şekillendiriyor. Bence ben Fulya'dan çok daha sabırlıyım. Ama fedakarlık ve açık sözlülük konularında eline su dökemem sanırım.
GERİ DÖNÜŞLERDEN MUTLUYUM
Sizin de böyle sağlam arkadaşlıklarınız var mı?
Ben arkadaş edinmekte zorluk çeken biri değilim. Çevremde sevdiğim, saydığım pek çok arkadaşım var. Ama bunların sadece küçük bir kısmını dostum olarak sayabilirim. Doğal olanı da bu sanırım. Az sayıdaki dostumla, Fulya'nın Elif'le paylaştığı şeyleri paylaşabiliyoruz. Ben de dostluk konusunda Fulya'dan birçok şey öğrenmiş olmalıyım. Dostlarım söz konusu olduğunda Fulya gibi gözü pek olmaya çalışıyorum.
Aşk kapısını çaldı Fulya'nın. Onun nasıl bir aşık olduğunu görüyoruz peki siz nasıl bir aşıksınız?
Aşk çok güzel bir duygu. İnsanın kalp atışını hızlandıran, parmak uçlarına kadar ürperten bazen de sersemleten bir duygu. Fulya'nın Alper'e duyduğu aşkı seyircilerimize güzel yansıtabilmek için çok çabalıyorum ve geri dönüşlerden çok mutluyum.
Diziyle ilgili nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Fulya'ya gösterdikleri sevgi beni çok mutlu ediyor. Seyircilerimiz güzel mesajlarıyla destekliyor bizi.
FARKLI ŞEHİRLERDE FARKLI İNSANLAR TANIYARAK BÜYÜDÜM
Gizem Ünsal'ın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Ben 1990 yılında Ankara'da doğdum. 3 kardeşin en büyüğüyüm. Babam asker olduğu için çocukluk dönemimizde çok şehir değiştirmek zorunda kaldık. Farklı şehirler görmek, yeni insanlarla tanışmak heyecanlı bir deneyim elbette ama zorlukları da var. Üniversite sınavında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nü kazanıp İstanbul'a geldim. Üniversite sürecimde yapmak istediğim mesleğin fizikle ilgili olmadığına karar verdim. Somut yönüyle insana biraz daha dokunan bir yerde olmak istediğimi hissettim. Bahçeşehir Üniversitesi'nin oyunculuk yüksek lisans programına katıldım. Bu süreçte çeşitli tiyatro, dizi ve film projelerine dahil oldum.
Sektöre girdikten sonra hayal kırıklıkları yaşadığınız oldu mu?
"Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış olmazsınız" diyor Konfüçyüs. Ben sektöre girerken, hatta daha oyuncu bile olmadığım zamanlarda oyunculuğa gönül vermiştim. Oyunculuk yorucu bir iş, hayatınızdan bazı şeyleri alıyor; bunu kabul etmek lazım. Ama ne yalan söyleyeyim, kendimi setteyken çalışıyormuş gibi değil de eğleniyormuş gibi hissediyorum.
BİRLİKTE İYİLEŞECEĞİZ
Zor günlerden geçiyoruz. Bütün bu zorlukların içinde birlik beraberlik duygularımızla birleşip depremzedelerin hayatına dokunmaya çalıştık. Siz neler söylemek istersiniz?
Çok büyük bir felaket yaşadık. Her şeyden önce yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza baş sağlığı, yaralananlara ise acil şifa diliyorum. Depremden bir şekilde etkilenmiş insanlarımıza sabır ve güç diliyorum. Onları çok seviyoruz ve sevgimizle sarabildiğimiz kadar sarıp, iyileştireceğiz, iyileşeceğiz. Deprem, doğanın kanunu maalesef. Biz ne kadar onu düşünmemeye çalışsak da o kendini ara ara böyle acı şekillerde hatırlatıyor. Bu tür afetler öncelikle yaşayan insanların, sonrasında bizlerin hayatını etkiliyor. Depremin etkilediği bölgeler için desteklerin devamının çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. Bu yaraları hep birlikte saracağız.
HUZURLU YERDE STRESİM BİTER
Hayatınızın olmazsa olmazı nedir?
Hayatımın bu döneminde huzurun öneminin arttığını söyleyebilirim. Aile içinde, iş hayatında ve sosyal çevresinde huzuru bulabilen insanın hem kendisine hem çevresine daha faydalı olduğunu düşünüyorum. İnsanın sağlıklı ve üretken bir yaşam sürmesinde de huzurun çok büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Huzurlu olduğum yerde stresim ve kaygım azalıyor, düşüncelerim berraklaşıyor.
ÇOCUKLUĞUMDA KUYUMCULUK OYNARDIK
Oyuncu Sinem Ünsal ile kardeş misiniz?
Çok soruluyor bu soru. Evet, Sinem'le kardeşiz. Hatta Alkın isminde bir erkek kardeşimiz daha var.
İki kardeşin de oyunculuğu seçmesinde ortak bir neden var mı? Çocukken birlikte oyunlar kurar mıydınız?
Babamla başlıyor sanata tutkumuz. Asker olmanın getirdiği disiplinli kişiliğinin, sanat sevgisine mani olamadığı bir insan babam. Oyunculuk kararlarımızda bu durumun etkisi olduğunu düşünüyorum. Çocukken de bize ait çok güzel oyunlarımız vardı Sinem'le. En sevdiğim oyunumuzsa kuyumculuktu. Annemizin takılarını alıp, kıyafetlerini giyip bir kuyumcuyu ve müşterilerini canlandırırdık. Sizin anlayacağınız kostüm ve dekor işlerine çok erken yaşta başladık.
İşleriniz konusunda birbirinizden fikir alır mısınız?
Eve iş getirmiyoruz. Şaka bir yana, profesyonel bakmaya çalışıyoruz bu duruma. Herkes gibi bizim de birbirimize anlattığımız, sorduğumuz ve fikir aldığımız elbette oluyor. Ama biz öncelikle kardeşiz, sonrasında hasbelkader meslektaşız. Profesyonel kısmı kendi sınırları içinde tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Keşkeleriniz oldu mu?
Çok... İnsanlar dışarıdan bakınca göremiyor olabilir ama oyunculuğun çok engebeli bir yol. Birçok oyuncu adayı için yolun başı başarısızlıklar, hatalar, yanlış kararlar ve hayal kırıklıklarıyla dolu olabiliyor. Gerçek tutku bu noktada devreye giriyor. Keşkeleriniz size daha fazla öğrenmek, kendinizi geliştirmek ve yenilemek için fırsatlar sunabiliyor. Benim de bu noktada ihtiyaç duyduğum sabrı oyunculuk tutkum sağladı.