Yeni bir yıla girerken, hepimiz aynı ritüeli tekrarlarız: Geçirdiğimiz yılın muhasebesini yapariz. İyi miydi, kötü müydü? Mutlu muyduk, huzurlu muyduk? Bu muhasebenin ortasında, bir sohbet sırasında New York'taki bir arkadaşım bana beklenmedik bir şey sordu: "Doğduğumuz ülkenin güneş ışığı açısını veren bir alet var biliyor musun?" Kulağa bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi geliyor, değil mi? Ama hayır, bu tamamen gerçekmiş. Şöyle ki: Eğer karanlık bir ülkede yaşıyorsanız ve doğduğunuz yerin sıcak, parlak güneşini özlüyorsanız, bu alet sayesinde o güneş ışığını taklit ederek ruhunuzu besleyebiliyormuşsunuz. Bu aletin varlığı bile başlı başına ilginç. İnsanlık olarak her şeyin çözümünü teknolojiyle arıyoruz. Mutluluğu da bir düğmede bulacağımızı umuyoruz. Ancak, ışığı aletlerle yakalamak ne kadar tatmin edici olabilir? Gerçekten o sıcaklığı, o hissi sunabilir mi? Yoksa bu, içimizdeki boşluğu kısa süreliğine doldurmak için geliştirdiğimiz başka bir araç mı? Başka bir arkadaşım ikamet astrolojisinden bahsetti.
Bu disiplin, doğum haritanıza göre dünya üzerindeki en uygun yerleri keşfetmenizi sağlıyor. Yıldızların konumu, gezegenlerin açıları... Pek çoğumuz kariyerimizde parlayabileceğimiz ve romantik ilişkilerde şanslı olabileceğimiz yerleri, en iyi eğitimi nerede alabileceğimizi, nerede bir eve ya da arsaya yatırım yapmamız gerektiğini merak ederiz. İkamet astrolojisi bunları cevaplıyormuş işte. İkamet astrolojisi ne derse desin bana göre ne yaparsanız yapın, sonunda sizi yine doğduğunuz yere götürüyor. Bu da aslında çok derin bir mesaj içeriyor: Sıfıra dönmek. Kendini bulmak. Doğduğun yeri onurlandırmak. Çünkü nereye gidersen git, ne kadar uzağa kaçarsan kaç, köklerin hep seni geri çağırıyor. Doğduğun yerin havasını, suyunu, güneşini, hatta kokusunu özlüyorsun. Belki de mutluluk, uzaklarda değil, doğduğun yere olan bağını kabul etmekte saklıdır. Belki de sizi anlayan insanlarla bir arada olmadan geçiyordur. Bu yıl, bize çok şey öğretti. Her an öğreniyor ve dönüşüyoruz. Belki de 2024'ün son hediyesi, bize bu iki kavramı sunmak oldu: Teknolojiyle güneşi aramak ve astrolojinin rehberliğinde köklerimize dönmek.
UYURKEN ZENGİN OLMAK
Düşünün, yastığa başınızı koyuyorsunuz ve sadece rüyalarınıza değil, sosyal statünüze de bir adım daha yaklaşıyorsunuz. Meğer zenginlik sadece bankada değil, yatakta da belli oluyormuş! İngiltere'de yapılan ankette, 5 binden fazla kişinin hangi uyku pozisyonu tercih ettiğine ve uykuda kalma sürelerine ait bilgiler paylaşıldı. Anket sonucunda, en çok gelire sahip kişilerin hangi uyku pozisyonunu tercih ettiği ortaya çıktı. Sonuçlar, yüksek gelirlilerin neredeyse üçte birinin "serbest düşüş" pozisyonunda uyuduğunu gösterdi. Bu pozisyonda uyuyan insanların yüz üstü, başları bir tarafa dönük ve kolları yastığa sarılı olduğu ifade edildi. Ancak uzmanlar, yüksek gelirliler arasında en yaygın uyku pozisyonu bu olsa da, pozisyonun ciddi boyun ağrılarına yol açabileceği konusunda uyardı. Uyku Yardım Kuruluşu (The Sleep Charity) CEO yardımcısı Lisa Artis, yüz üstü uyumaktan kaçınılması gerektiğini çünkü gece boyunca sürekli olarak boyun bölgesine çok fazla yük bindiğini söyledi. Genel olarak cenin pozisyonu en popüler uyuma pozisyonu olarak ön plana çıkarken yüzde 29'luk bir kesimin bu pozisyonu rahat olması nedeniyle tercih ettiği belirtildi. Ankette, en çok kazananların, düşük gelirlilerden 22 dakika daha az uyuyarak 6 saat 58 dakika boyunca uykuda kaldıkları açıklandı. En çok kazananların ortalama olarak sabah 6:42'de uyandığının ifade edildiği ankette, düşük gelire sahip kişilerin 7:06'da uyandığı aktarıldı. Özetle siz hâlâ "yan yatıp hayaller kurarak" uyuyorsanız, kariyerinizi sorgulamanın vakti gelmiş olabilir.