Miami Art Basel, sadece bir sanat fuarı değil; küresel sanat dünyasının en prestijli vitrini. Ancak bu büyük etkinlik, kendi içinde bir ironi barındırıyor. Çünkü Art Basel'in etrafında, paralel tarihlerde gerçekleşen onlarca diğer sanat fuarı var: Art Miami, Context, Scope, Untitled, NADA, Design Miami… Liste uzayıp gider. Ama gerçek şu ki, Art Basel bir tanedir ve Miami Convention Center'da düzenlenir. Art Basel bambaşka bir seviye, hem maddi hem de manevi anlamda oraya katılmak bir sanatçının ya da galerinin ulaşabileceği en yüksek noktalardan biri. Bunları neden anlatıyorum şimdi?
Bir takım sanat dolandırıcıları türemiş. "Seni Art Basel'de tanıtacağım" diyerek çağdaş sanatçılarımıza teklif götürüyorlarmış. Hiç yurtdışında sergi açmamış, burada ne olduğunu bilmeyen sanatçılarımız da birçok para ödeyerek kabul ediyormuş. Sonuç ne mi? Sanatçılarımız Red Dot ya da Aqua Art gibi düşük profilli bir fuarda kendilerini Art Basel çatısı altında gibi gösteriyorlarmış.
Kusura bakmayın, para alıp kandırarak Türk sanatçıyı yurtdışında tanıtıyorum diyemezsiniz. Peki bundan nasıl haberim oldu? Türkiye'den sanatçı bir arkadaşım bana ulaştı, "Bazı sanatçılar, uluslararası sahnede görünür olmak adına, fuarlara para ödeyerek katılıyor" dedi. Galeri para öder ama sanatçı neden ödüyor, gerçekten anlamadım.
Bir sanatçıyı tanıtmak, onun eserlerini doğru bir platformda sergilemekle olur; ona para ödetip, kötü bir fuarın parçası yapmakla değil. Bu yaklaşım sanatçının imajını zedelemekten başka bir işe yaramaz. Bizim galerilerimize gelince... Birçoğu Miami'ye bile uğramıyor. Oturdukları yerden "Art Basel şöyle, Art Basel böyle" diye eleştirilerle yetiniyorlar. Halbuki yerinde görseler, burada neler yapıldığını, nasıl stratejiler geliştirildiğini anlasalar, belki de Türkiye sanat dünyası adına bir şeyler değişebilir.
Sanat dünyası hızla değişiyor, globalleşiyor, yeni pazarlar keşfediliyor. Biz hâlâ kendimizi, sanatçı ve galerilerimizi nasıl daha iyi tanıtabileceğimizi konuşmak yerine, alışılagelmiş tartışmalarla vakit kaybediyoruz.
Her şeyin doktoru olur da sanatın olmaz mı?
Sanat eserlerinin değeri milyon dolarlarla ölçülüyorsa, onların sağlığını kim koruyacak? İşte burada devreye giren 'sanat doktorları' var. New York Modern Sanat Müzesi'nde yetkinleşen restorasyon uzmanı Suzanne Siano, bu alandaki en yetenekli isimlerden biri. Siano, Paris'ten Miami Beach'e kadar dünyanın dört bir yanındaki sanat fuarlarını geziyor ve alıcılarla satıcılara paha biçilemez sanat eserlerinin sağlık durumlarıyla ilgili tavsiyelerde bulunuyor.
Siano'nun bir sanat fuarındaki yürüyüşü, sıradan bir sanatseverin deneyiminden oldukça farklı. O, sadece natürmortlar, portreler ya da soyut kompozisyonlar görmüyor; boya çatlakları, zımba izleri, vernik katmanları ve renk kaybı gibi detaylara odaklanıyor. Bu tür sorunlar bazen önemsiz detaylar olabilirken, bazen de bir sanat eserinin değerini yerle bir edebiliyor. Siano'nun keskin gözleriyle bir sanat eserinin sağlık raporunu çıkarabilmesi, özellikle Art Basel Paris gibi devasa fuarlarda büyük önem taşıyor. Çünkü sanat, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda yatırım aracı haline geldi. Bir tablodaki küçük bir çatlak, bir koleksiyonerin milyonlarca dolarlık zarar etmesine yol açabiliyor.
Michelin'de hayal kırıklığı
Türkiye'nin yeni Michelin yıldızlı restoranları açıklandı. Bu prestijli listeye giren herkesi gönülden tebrik ediyorum. Ancak içimde bir burukluk var; bazı eksiklikler, bu listeyi sindirmemi zorlaştırıyor. Neden mi? Çünkü yıllardır tanıdığım, tecrübe ettiğim ve kalitesinden asla ödün vermeyen restoranların bu listede yer almaması, açıkçası, adaletsizlik hissi uyandırıyor.