Bodrum bu yaz dünya basınında adından başarıyla söz ettirdiği kadar sosyal medyada dudak uçuklatan adisyon fişleriyle gündem olmaya devam ediyor. Bodrum'da tatil yapan bazı kişilerin, gittikleri mekanlarda ödedikleri yüksek hesapları sosyal medyada ifşa etmeleri çok yaygınlaştı biliyorsunuz. Bu paylaşımlar genellikle, mekanın adını, konumunu ve ödenen tutarı açıkça belirterek yapılıyor. Peki, bu kişilerin amacı ne? Yüksek harcama güçlerini sergileyerek, gerçekten yaşadıkları şaşkınlığı paylaşmak mı? Yoksa sadece "Bakın, ben Bodrum'dayım ve pahalı yerlerde takılıyorum" demek mi? Bodrum'daki bazı mekanlar, bu hesap paylaşma furyasına karşı yaratıcı bir çözüm bulmuş durumda. Hesap ödeme sırasında müşterilere "Fotoğraf çekemezsiniz" uyarısı yapılıyor. Bu uygulama, hesap paylaşma trendine karşı yapılan eğlenceli bir başkaldırı olarak görülebilir. Aynı zamanda, mekanların müşteri gizliliğine verdikleri önemi de gösteriyor.
Bu uyarı, ilk başta bazı müşterileri şaşırtsa da aslında oldukça komik ve düşündürücü bir uygulama. Her şeyden önce, hesap paylaşma eyleminin altında yatan 'gösteriş' ve 'bencillik' gibi olumsuz duyguları gözler önüne seriyor. Ayrıca, mekanların müşterilerine sunduğu hizmetin sadece maddi bir değere indirgenemeyeceğini hatırlatıyor. Bodrum'da tatil yapmak, elbette herkesin hakkı. Ancak bu tatili, sosyal medyada gösteriş yapmak yerine, güzel anılar biriktirmek için değerlendirmek çok daha anlamlı. Unutmayalım ki, gerçek zenginlik, yaşanmış deneyimler ve kurulan dostluklardır. 2024 yaz sezonu bitmeden ödenen hesaplardan ziyade gerçek deneyimler yaşamanız dileğiyle...
'KARPUZ SOĞUTMAMA KARIŞMA!' DİYENLERE...
Geçtiğimiz hafta Akyaka Azmak Nehri'nde karpuz serinletme geleneği üzerine yazdığı yazı birçok kişiyi kızdırmış olmalı ki konuyla alakalı sayısız e-mail aldım. Geleneksel bir yaz ritüeli olan bu uygulamanın, bazı kesimler tarafından eleştiri oklarının hedefi haline gelmesini çok normal karşıladım. Gelen kutuma düşen sayısız e-mail ve yorum, konunun ne denli hassas olduğunu gösterdi bana ve ben de eleştirilere hak verdiğim için bu yazıyı yazma kararı aldım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, karpuzu soğuk suda serinletme fikrine karşı değilim. Yaz sıcaklarında buz gibi bir karpuzdan daha ferahlatıcı ne olabilir ki? 'Karpuz soğutma bizde ata geleneği sen kim oluyorsun eleştiriyorsun' diyenlere son derece hak veriyorum, kimse kimsenin karpuz soğutmasına karışmamalı. Ancak çevresel açıdan ciddi endişeler doğuruyor.
Bu alan, sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda barındırdığı endemik türlerle de büyük önem taşıyan bir ekosistem. Ne yazık ki, piknik yasağına rağmen yapılan piknikler ve karpuz kabuklarının nehre atılması, bu hassas dengeyi tehdit ediyor. Karpuz kabukları, doğal olarak çözünmesi uzun zaman alan organik atıklar. Nehir yatağında biriken bu kabuklar, hem suyun kalitesini düşürüyor hem de nehirdeki canlıların yaşam alanlarını daraltıyor. Bir önceki belediye yönetimi tarafından getirilen piknik yasağı, aslında bu çevresel endişelerin bir sonucuydu. Ancak yeni yönetimle birlikte bu yasağın uygulanmaması, sorunun daha da büyümesine yol açtı.
Bu keyfin, çevreye zarar vermeden de sürdürülebileceğini düşünüyorum. Belediyenin, piknik yasağını tekrar uygulamaya koyması ve nehir kenarında daha sıkı denetimler yapması, sorunun çözümüne yönelik önemli adımlar olabilir. Ayrıca, vatandaşların da bu konuda daha duyarlı olması ve çöplerini çevreye atmaması gerekiyor. Unutmayalım ki, doğa bizim geleceğimizdir. Umarım şimdi anlaşılabilmişimdir.
