Film festivalleri yıllarca dijital platformlara savaş açtı. 2017'ye dönersek Cannes Film Festivali'nde jüri başkanı olan Pedro Almodovar, bir dijital platformun filmlerini sinema salonlarında izleyiciyle buluşturmadığı takdirde filmlerini değerlendirme dışı tutacağını söylemişti.
Ünlü yönetmen Christopher Nolan da, Netflix'in şirket politikasından hiç memnun olmayanlar arasındaydı. Platformun 4 filmini Cannes'dan geri çektiğinde kurumun baş içerik editörü Ted Sarandos, "Festival, sinema sanatı yerine dağıtımcılığı övmeyi tercih etti" gibi bir ifade kullanmıştı.
Netflix'in 2017'de festivali protesto etmesi ve 2018'de 4 filmini festivalden çekmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak yıllar içinde festivallerde bu platformun filmlerinin ödül almasına tepkiler azaldı.
Özetle bir dönem film festivalleri, dijital platformları sinemanın düşmanı olarak görmüşlerdi ama günümüze dönecek olursak bunca yıl sonra o kavgalar sona erdi diyebiliriz. Çünkü festivaller ile dijital platformlar arasındaki ilişki önemli ölçüde değişti.
Tüm bunları neden tekrar anlattım? Çünkü 61'inci New York Film Festivali'nin ana sponsorlardan biri Netflix oldu. Bir zamanların düşmanları şimdi yan yana. Film festivalleri ve dijital platformlar arasındaki ilişki; protestodan iş birliğine evrildi.
Yani şu an görülen şey film festivalleri dijital platformlara teslim oldu… Ancak yine de her an yeni kavgalar çıkmayacağının garantisi yok.
NEW YORK SANAT HAFTASI'NDA YAŞANANLAR
New York'un en güzel zamanı… Eylülde keşfedilecek o kadar çok etkinlik var ki; sanat haftası, moda haftası ve film festivalleri… Ben ilk olarak sanatla başladım. The Armory Show, Frieze tarafından satın alınmasının ardından nasıl olacağı en çok merak edilenler arasındaydı, satış anlamında önceki yıllara göre çok daha iyi performans gösterdiğini öğrendim. Fuar açılır açılmaz satışlar hızlı bir şekilde gerçekleşmiş.
Londra'daki Victoria Miro, New Yorklu ressam María Berrío'nun yeni eserlerinden oluşan standını sabah saatlerinde 65 bin ile 200 bin dolar arasında değişen fiyatlarla sattı. New York galerisi Berry Campbell'in standında bir Lynne Drexler tablosu 800 bin dolara, Alice Baber tablosu ise 200 bin dolara satıldı. Ve Londra'daki Ben Hunter Galerisi bir Kim Lim çalışmasını 250 bin dolara sattı. Chelsea merkezli 303 Gallery, Rob Pruitt'in 31 panelli tablosu Montauk Gölü Üzerindeki Bir Ay Erken Sabah Sisi (2023) tablosunu 175 bin dolara ayrıca Cassi Nomoda, Nick Maus ve Alicja Kwadje'nin eserlerini sırasıyla 65 bin, 70 bin ve 37 bin 400 dolara sattı.
Özetle bu satışlardan anlayacağınız üzere Frieze'den sonra Armory Frieze'den önce Armory diyebiliriz. Art On Paper Fuarı da yine başarılı işleriyle çok konuşuldu.
Türkiye'den katılan tek galeri Galeri/Miz de gözüme çarptı. O standda Doğukan Çiğdem işleri ilgimi çekti. New York merkezli Fremin galeride Ardan Özmenoğlu'nun post-it işleri büyük övgü aldı. Bir New York Sanat Haftası daha böylelikle bitmiş oldu, bakalım ilerleyen günlerde Paris Basel, Miami Beach Basel'den ne gibi haberler gelecek?, bekleyip görelim.