21. yüzyılın en büyük felaketiyle karşı karşıyayız, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük... Acı içindeyiz... Bir yanda yıkılan binlerce bina, hâlâ göcükten çıkmasını beklediğimiz insanlar, diğer yanda insanlık zaafiyetleri, gerçekten de hem afet olarak hem de insanlık adına dünyanın sonu mu geldi dedirten türden günlere tanıklık ediyoruz. Arama kurtarma ekipleri zamanla yarışırken, birileri yalan ihbar yapıyor, o yalan ihbara gidilirken belki bir başka kişinin hayatından çalınıyor, sonra yeni göçük ihbarının yeri paylaşılırken, teyitli diye not düşülüyor.
Teyitli demek normal geliyor herkese, halbuki o teyitliyi ne zaman görsek başkası adına utanmaya başlıyoruz çünkü insanlık ayıbının, kişilik zaafiyetinin sebep olduğu acı ama gerçek sonuç bu. Biri sahte polis yeleği giyip hırsızlık yapıyor, diğeri sosyal medyaya müzikli klip çekiyor. Binalar gibi insanlık da mı çöktü derken, Türk milletinin birlik ve beraberliği, yardımlaşma bilincinin hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar yüce olduğunu görüyoruz, tam bitti denen yerde yeniden başlıyor her şey.
Gastronomi dünyasının en iyi şeflerine bakın... Örneğin Ebru Baybara Demir ile şef Türev Uludağ; deprem bölgesine kendi mutfaklarını kurdular. İlk günler Osmaniye'de KSÜ Avşar Kampüsü Kız Öğrenci Yurdu'nda kendileri gibi şeflerin, gönüllülerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ekiplerinin desteğiyle günde 50 bin kişilik yemek pişirmeye başladılar. Üstelik Türev şef, kendi dayısını bu depremde göçük altında kaybetti. Şimdi deprem bölgesini Ebru Baybara Demir ile gezip gittikleri her yerde mutfaklarını kurarak yemek dağıtıyorlar.
Sosyal medyadan takip edin bu ikiliyi, ihtiyaçlarını da paylaşıyorlar. Öte yandan Michelin yıldızlı şefimiz Fatih Tutak da deprem bölgesinde kendi mutfağını kurarak bölgedekilere şahane yemekleriyle yardım ediyor, moral oluyor. Mesut Aşkar, Mehmet Yalçınkaya, Ali Ronay, Umut Karakuş, Çiğdem Seferoğlu, Yaren Çarpar'ı da unutmamak gerek. Kilis'te ise Yunus Emre Akkor'un önderliğindeki mutfakta Kilis ile yakınlarındaki bölgelere çorba ve yemek gönderiliyor. Akkor, acil durum kapsamında oluşturulan mutfaklara, üniversite ve gönüllülerin kurduğu mutfaklara da ekipler yerleştireceklerini söylüyor.
Bu güzel şefleri hiç unutmayın olur mu?
ABİYE KIYAFET GÖNDEREN ZİHNİYETTEN KORKUN!
Arama kurtarma ekipleri, 'Eğitimsiz gönüllüler, yardım etmek isterken zarar verebilir' diye uyarıyor sürekli, öyle haklılar ki, iyilik sandığımız zararlarla dolu deprem bölgesi. Eğitimsiz yardımseverler de yolladıkları yardımlarla kendilerini gösteriyor. Uzmanlar yine uyarıyor, topuklu ayakkabı, yazlık sandalet, abiye elbise yollamayın diye. İnsanların en temel ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmak evdeki fazlalıklarını yollamak mı? Kullanılmış kıyafetler, rengi solmuş yazlıklar? Peki, topuklu ayakkabılar? Şuursuz yardımseverler işleri aksatıyor, nasıl mı? Ortalıkta yardım malzemesi adı altında bırakılan şehirli insanının gardırop fazlalığı duruyor, birileri gelip de bu rezaleti kaldırsın diye bekleniyor. İnsanların işi yok topuklu ayakkabıları ayıklayacak çünkü faydalı eşya bulmaya çalışacak onca çaputun arasından... Şehirli gardırop detoksu yapmış hem de iyilik adı altında, birileri de ayıklasın. Tam bir akıl tutulması örneği daha buyurun.
DEPREMZEDE ÇOCUKLARA ÇİZGİ FİLM AÇAN İMAM
İyi ki böyle güzel insanlar var dediğimiz bir olay daha... Diyarbakır'da çocuklara çizgi film açan imam. Yaşanan bu felaketten en çok etkilenen çocuklar... Bir cami imamı, camiye sığınan çocuklar için çizgi film açıyor. Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesindeki Çelebi Eser Cami'nde duvara yansıtılan çizgi filmden bahsediyorum, eminim çocuklar biraz da olsa deprem psikolojisinden çıkarak moral bulmuşlardır bu güzel imam sayesinde.