Son yıllarda beyazperdede gerçek hayat hikayelerinin sömürüldüğüne şahit oluyoruz. Müslüm filminden sonra başlayan furya 'Acıların Kadını' Bergen'in hayatıyla devam etti. Çağ değişiyor, dünya değişiyor, her şey ileriye giderken Türk sineması olduğu yerde saymakla kalmıyor, neredeyse geriliyor. Ya ölmüş ünlü kişilerin ailelerinin izni olmadan gözünü para bürümüş yapımcıların hayata geçirdiği filmleri izliyoruz ya da yaşayan ünlülerin övgülerle dolu belgesellerini..
GERÇEĞİ İZLEYELİM
Dünyada, biyografi filmleri çekilmeden önce yıllarca süren bir hazırlık süreci oluyor. Bizde ise ünlü mezarı gezen meşhur bir yapımcı var; o gidiyor mezardan gişede büyük başarı yakalayacak, toplumda etkisi olan kişiyi seçiyor ve hayat hikayesini hemen hızla, övgülerle dolu sözlerle birine senaryolaştırıp sete çıkıyor. Filmde gerçekliğe sadık kalmak, aileleri üzmemek, bırakılan mirasa saygı duyulması gerçekten hiç önemli değil.
Önemli olan melodram ve övgü. Bu ikisi ünlü hep başrolde. Peki şimdi sormak istiyorum, tüm bu filmlerin ortak noktası olan güzelleme senaryolar bize, 'Ya bu insanların hiç mi kötü özellikleri yok?' dedirtmiyor mu? Gerçek hikayelerin anlatımı neden hep kişilerin iyi yönleriyle anlatılıyor? O kişilerin karanlık taraflarını da görelim eleştirelim, itiraz edelim, tartışalım ama gerçeği izleyelim. Bu arada bu yıla şimdiden damga vuran Bergen'in yapımcısı, yeni bir biyografik filmin hazırlıklarına başlamış. Şaziye Karlıklı'nın aynı adlı biyografik romanından uyarlanacak olan Emine Adalet Pee/Kara Kaküllü Kız, Anadolu turnelerinden Hitler Almanya'sında casusluğa varan bir hayat hikâyesine sahip Emine Adalet Pee'nin hikâyesini konu edinecek. Ne diyelim, gişede karşılığı var ise hayat hikayesi çekilmeyen ünlü kalmasın o zaman, iyi seyirler.
ÇEVRECİ UÇUŞLAR
Çevreci düşünen, dünyanın geleceğini dert edinen şirketler her zaman sempatimi kazanmıştır. THY bu bahsettiğime en iyi örneklerden biri. Neden derseniz; sürdürülebilir operasyonlarıyla son dönemde büyük adımlar attı. Şirket daha önce İstanbul-Paris uçuşunda sürdürülebilir havacılık yakıtı kullanmıştı. Ne mutlu ki artık haftada bir gün Paris, Oslo, Göteborg, Kopenhag, Londra ve Stockholm hatlarında sürdürdüğü çevreci yakıt kullanımını farklı destinasyonlara yaygınlaştıracak.
Bitmedi, Uçak bakım hangarı, yağmur suyunu kullanılabilir suya dönüştürüyormuş. Bu demek oluyor ki şebeke hattından su almak yerine yağmur suyu toplama sistemiyle biriktirilen ve arıtılan sular, tesisin kullanma ve proses suyu olarak her noktasında tüketiliyor. Geçtiğimiz yıl tesisteki su kullanımının neredeyse yarısı yağmur suyundan karşılanmış. Son dönemde de apronda elektrikli araçlar da dikkat çekmeye başladı. Özetle bayrak taşıyıcımız tüm şirketlere örnek olurken müthiş bir farkındalık yaratıyor.
CANNES FİLM SEÇKİSİ HEYECANLANDIRMADI
Bu yıl 75. kez düzenlenecek olan Cannes Film Festivali 17-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu yılın resmi seçkisi açıklandı ama genel anlamıyla hiç heyecanlandırmadı. Bu yıl David Cronenberg, Kelly Reichardt, Claire Denis, Arnaud Desplechin, Dardenne kardeşler, James Gray, Hirokazu Kore-eda, Ruben Ostlund, Park Chanwook gibi usta isimlerin filmleri resmi seçkide yer alırken, Baz Luhrmann'ın Elvis Presley biyografisi Elvis ve Tom Cruise'un başrolde olduğu uzun zamandır beklenen Top Gun devam filmi Top Gun:
Maverick de yarışma dışı olarak gösterilecek. Emin Alper'in yönettiği Kurak Günler de festivalin Belirli Bir Bakış (Un certain regard) bölümünde gösterilen filmlerden biri olarak seçkide olması gurur verici. En çok heyecanlandıran haber bu oldu. Bu arada festivalin açılış filmi ise Michel Hazanavicius'un zombi komedisi Z oldu.