Televizyon sezonunu da hayırlısıyla açtık sevgili seyirciler. Çarşamba akşamları diğer kanallarda ekrana gelecek dizi ve programlara şimdiden sabır dilerim! Nihahaahaah. Böyle bir havalar geldi bize bu aralar! "Biz" derken Avrupa Yakası ekibini kast ediyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta atv'nin yeni sezon tanıtım gecesi yapıldı. Çırağan'da. Kuyruklu tuvaletli, şampanyalı mampanyalı. Davetten birkaç gece önce kanalın tanıtım yetklilerini aradım. "Bana bakın" dedim, "Ben gözünü çıkartıp gümüş rengi, janjanlı bir tuvalet aldım. Öyle herkes iş çıkışı takımlarla gelecekse şimdiden söyleyin, kendimi rezil etmeyeyim"! Kadınların en büyük korkusudur bu: Aman ötekiler ne giyecek? Uzun mu kısa mı, siyah mı renkli mi, yazlık mı kışlık mı, resmi mi laubali mi? Yakın arkadaşlar birbirlerini ararlar düğün dernek öncesi, "Ay sen ne giyiyorsun? Bak ben sana ne giyeceğimi söyleyeyim, sen olur olmaz de" diye. Tanıtımın en başı Lale Eren hanımefendi de bana cevap olarak dedi ki: "Giy şekerim, gözünü çıkart, Çırağan'da yapıyoruz"! Sonra Avrupa Yakası'ndaki kızların arasında telefon trafiği başladı. Hayır, "kalender, entel ve bu gibi durumları umursamayan oyuncu" tadımız da var ya... Herkeste aynı palavra: "Ay benim hiç öyle kıyafetlerim yok valla, ben tuvalet giymem, ne o öyle, herhangi bir şey giyer gelirim"! Külliyen yalan! Salı gecesi Çırağan'a bir gittim: Hümeyra siyah dantel bir kokteyl elbisesiyle hepimizden rol çalmış alçak! O "Ben tuvalet falan anlamam" diyen Evrim Akın, yani "Selin", siyah üzerine metal parçalı seksi bir elbise giymiş salınıyor! Şenay Gürler altın rengi yere kadar bir tuvaletle öyle rahat dolanıyor ki, sanki hergün evde de tuvalet giyermişçesine! Hale Caneroğlu, yani Yaprak, alt kısmı tül, kabarık yeşil bir elbise almış, zaten sahneye çıkacak İstanbul Gelişim'in solisti olarak. Benim gri tuvalet bir sönük kalsın! Hayır bunlar kuliste bir mırın kırın ettiler açılış gecesi için. "Ay hepimizi bekliyorlar mı? Hmm, o zaman gideceğiz artık" diye bir nazlar niyazlar! Sonrasını canlı yayında seyrettiniz, bende yalan yok. Sen bir coş, sen bir coş! Böyle oynak ekip görmedim kardeşim! Aslında efendi efendi duruyorduk bir kenarda biz de. Derken Ata'nın stand-up'ı başladı. Ön tarafa koştuk, gülmek için. Akıllılık edip itiş kakış sahnenin önünü dolduranlar kazandı. Ata'nın performansı, o arka tarafta birbiriyle sosyalleşen yüzlerce insan uğultusu arasında bile muhteşemdi. Gösteri bitti, insanlar gelip beni kutluyor: "Tebrik ediyoruz, gül gül öldük, çok yetenekli" diye! Hani ağabeyim ya! Ata'dan sonra tam efendi gibi köşemize çekilip sohbet edeceğiz, İstanbul Gelişim çıktı sahneye. Solistlerden biri de Yaprak! Eh oğlan bizim kız bizim diye, o noktada kopmaya başlamışız. Dizinin erkeklerinin de katılımıyla, yaratıcı dans figürleri ortaya çıkmış. Zannetmişiz ki Avrupa Yakası partisi yapıyoruz kendi aramızda. Neden sonra bir uyanıp arkama baktım ki, herkes bizi seyrediyor! Sanki gösteri yapıyoruz. Ayol gösteri sahnede, biz dans pistinde dans ediyoruz, gelsenize! Tabii bir küçük detay daha gözümüzden kaçmış: Biz akraba düğünü kıvamında pistte cıvıtırken, 70 milyon, peki, en az 7 milyon bizi canlı yayında atv'den seyrediyormuş! Ertesi gün telefonlar gelmeye başladı: "Ay ne dans ettiniz, ne dans ettiniz"! diye. Sonra gazeteyi bir açtım, şöyle cümleler: "Avrupa Yakası ekibi geceye damgasını vurdu! Selin şunu yaptı, Hümeyra böyle coşturdu, Cem'in ilginç dans figürleri"! Sen havalı havalı git oraya, sonra kendini kaybet! Enerji birikmiş tabii yazın. Neyse ki çekimler başladı, yakında sakinleşiriz! Avrupa Yakası geri döndü efenim, her çarşamba beraberiz.