atv'de yayınlanan 'Sıla' dizisi çok geçmeden fanatiklerini yarattı. Tıpkı Asmalı Konak gibi... Dizideki karakterler gerçekmiş gibi algılanıyor neredeyse. Bu "Gerçekmiş gibi" duygusunu Asmalı Konak'ın Kapadokya'daki çekimlerinde hissetmiştim. Çekimleri izleyen halk, Özcan Deniz'e "Seymen Ağa, Bahar yengeye selam söyler misin?" diye bağırıyordu. Şimdi 'Sıla'nın yeni bir Asmalı Konak efsanesi olduğu söyleniyor. Starların rol aldığı pek çok dizinin yaprak dökümü yaşadığı ekranlarda 'Sıla'nın elde ettiği izlenme oranları da bunu açıkça ortaya koyuyor. Berdel nedeniyle evlenmek zorunda kalan iki genç insanın; Sıla ile Boran'ın öyküsünün büyük şehirlerin büyük hayatlarında bu kadar yankı bulması size de tuhaf gelmiyor mu? Aşkın çok çabuk tüketildiği hızlı yaşamlarda meğer ne çok tutkulu bir aşk özleminde olan insan varmış. Gösterişli hayatların peşinde koşan metropol kızları; Midyat'ta bir evde filizlenen aşkın hayaliyle yanıp tutuşuyor. Herkes Boran Ağa gibi bir sevgili, bir eş hayal ediyor. Ama kimse berdeli sorgulamıyor. Hatırlarsanız, daha geçenlerde gazetelere yansıyan bir berdel olayı vardı. 14 yaşındaki M.A., kız kardeşinin kaçtığı kişinin kız kardeşi 17 yaşındaki H.K. ile iki aile arasında barışın sağlanması için zorla evlendirilmişti. Ve o iki çocuğun dilinde aynı sözcük vardı; "Hayallerimiz vardı, şimdi bitti..." Tıpkı Sıla'nın hayalleri gibi... Gül Oğuz, yönetmen ve öykü yazarı olarak muhteşem bir işe imza atmış. Vur patlasın çal oynasın ekranlarda, bize, sadece gazete sayfalarında gördüğümüz gerçekleri nasıl da damardan veriyor, nasıl da düşünmeye zorluyor. Güneydoğu'da berdel evliliği yüzde 4.4 olarak görülüyormuş. 'Sıla'yı bir de bu gözle izleyin derim; berdeli ve berdel kurbanı gençleri anlayabilmek için. Yarın gece atv'de...