Yaşarken yaşayın. İnsan yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman; ölüm, taşıdığı dehşeti yitirir. İnsan doğru zamanda yaşamazsa asla doğru zamanda ölemez. Böyle söyler Nietzsche, Doktor Breuer'e (Irvin Yalom'un 'Nietzsche Ağladığında' kitabından...) "Bunun anlamı nedir?" diye sorar doktor. "Kendinize sorun Josef. Yaşamınızı tamamlayabildiniz mi?" Breuer yanıt verir; "Çok şey başardım. Benden beklenenden çok daha fazlasını. Maddi başarı, bilimsel başarı, aile, çocuklar..." Nietzsche bastırır; "Hâlâ sorumdan kaçıyorsunuz Josef. Yaşamınızı tam anlamıyla yaşadınız mı? Yoksa yaşam mı sizi yaşadı? Siz mi seçtiniz? Yoksa o mu sizi seçti? Sevdiniz mi? Yoksa pişman mı oldunuz? Yaşamınızı tamamlayıp tamamlayamadığınızı sorarken anlatmak istediğim buydu. Yoksa boşa mı harcadınız?" Breuer altüst olur. Çünkü sorulara kendi içinde verdiği her yanıt onun pişmanlığıdır, başka yaşamlara esir oluşudur, kendinden vazgeçişidir. Ve sonunda iç sesini bastıramaz konuşmaya başlar. "Hayır ben seçmedim bu hayatı" der. "Hayır istediğim yaşamı yaşamadım. Benim için yazılmış yaşamı yaşadım. Ben -gerçek ben- bir mahkum gibi bu yaşama kapatıldım." Ama özgür olamayacağına inanmaktadır Breuer; "Kutsal evlilik yemini ettim. Çocuklarıma, hastalarıma öğrencilerime karşı ödevlerim var." "Ya karınız?" der Nietzsche; "Karınız da sizin gibi bu evliliğe hapsolmadı mı? Evlilik bir hapishane değil, içinde daha yüce bir şeylerin yetiştirildiği bir bahçe olmalıdır. Belki de evliliği kurtarmanın tek yolu onu bitirmektir."
***
Son günlerde medyanın gündeminde olan aldatma, başka hayatlar kurma, aşık olma, hayatı sil baştan yaşama öykülerini sıkça okur olduk. 30 yıllık evlilikler yıkılıyor ve bunlar 'tuhaf' karşılanıyor. Ama şu soruları da sormak gerekli. Eğer insan istediği yaşamı yaşamıyorsa, eğer kendine biçilen rollerin altında ezilip boğuluyorsa, eğer kendisi olamıyorsa, yani özgür değilse, yani mutlu değilse ne yapmalı? Kandırmacaya devam mı etmeli? İşadamı Eşref Cerrahoğlu'nun 35 yıllık evliliğinden sıkılması pek çoğumuza tuhaf geldi. 35 yıllık evliliğin üzerine bir başka hayat kurmaya çalışması eleştirildi. Çünkü o yaşını başını almış bir adamdı. Bir işadamıydı. Zengindi, hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Boyunca çocukları vardı... vs, vs... Peki mutlu muydu? Değilmiş demek ki. Başkalarının hayatını feda edebileceği 'zenginlikleri' onu mutlu etmeye yetmemiş. Ve ortaya çıkıp "Evlilikten sıkıldım" demiş. Ne için? Yaşamını tam anlamıyla yaşamak için... Haydi siz de sorun aynı soruları kendinize. Mutlu musunuz?