YÜKSEL AYTUĞ

Bunun filmi çekilmez mi?

Prof. Engin Arık ismini hatırlar mısınız? Ben unutmam, unutamam.
Toryum denince akla gelen ilk bilim insanlarından biriydi. 2000'lerin başında, ülkemizde bolca bulunan toryum elementini 100 bin kişiden bir kişi ya bilir, ya bilmezdi. Ta ki Prof. Engin Arık hanımefendi çıkıp da bunun yeni çağın yakıtı olduğunu söyleyene kadar. Bir ton toryum ile elde edilecek enerjinin 1 milyon ton petrole denk olduğunu anlattığında hepimizin ağzı bir karış açık kalmıştı. Bu demek oluyordu ki, 50 ton toryum ile Türkiye'nin bir yıllık enerji ihtiyacı karşılanabilirdi. Engin hoca ekibiyle birlikte bu maddeyi enerjiye dönüştürecek hızlandırıcı üniteyi kurmak için kolları sıvadı. Ancak, 2007'de Isparta'da düşen yolcu uçağında ekibinden 6 kişiyle birlikte hayatını kaybetti. Proje, ekiple birlikte tarih oldu.

Prof. Arık'ın, içinde hızlandırıcı projesinin teknik planlarının bulunduğu çantası enkazda bulunamadı. Uçağın kara kutusu da ne hikmetse boş çıktı. İnceleme ekibi kazaya pilotaj hatasının sebep olduğunu raporladı. Oysa son derece tecrübeli olan pilotlar, defalarca iniş kalkış gerçekleştirdikleri havaalanı ve çevresini avuçlarının içi gibi biliyorlardı...
Hollywood yıllardır birbirinden saçma, aklın mantığın kabul etmediği komplo teorisi zırvalarını bize film diye yutturdu. Peki ya 18 yıldır bu olayı film yapacak bir tek yapımcımız, yönetmenimiz çıkmaz mı? Çıkmadı vallahi...
Bu arada Çin, toryumdan enerji üretmeye bu yıl başladı. Mars'a sadece 3-4 ay içinde gidiş dönüş yapabilecek toryum iticili roketleri de yakında uzayda olacakmış...


Allah'tan ümit kesilmez
Ne zaman umutsuzluğa kapılsam aklıma şu yaşanmış hikaye gelir:
Doktor İşan Hüseyin, Pakistan'ın en ünlü, en başarılı doktorlarından biridir. Kendisine verilecek ödülü almak üzere uzak bir şehre uçması gerekir. Ancak yıldırım çarpması nedeniyle uçağı başka bir havaalanına inmek zorunda kalır. Bir sonraki uçak 16 saat sonradır. Doktor Hüseyin 5-6 saat sürecek tehlikeli bir yolculuğu göze alarak otomobille yola koyulur. Ancak şiddetli sel ve heyelan yolu kapatır. Dağ başında mahsur kalan doktor, bir evin kapısını çalıp hızla içeri girer. Yaşlı bir kadın içeride oturuyordur. Süratle yaklaşıp ona "Telefonu verir misin? Telefon etmem lazım!" dediğinde kadın tebessüm ederek, "Görmüyor musun evladım, ne telefonu? Burada ne telefon ne de elektrik var. Buyur az yemek ye, çay iç ve dinlen. Sonra düşünürsün bu işleri" der.

Dr. İşan Hüseyin, çaresiz, evde ısınarak yemek yiyip çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılarak uzun uzun dualar eder. Doktor, kadının bir beşiği dikkatle salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz yattığını görünce sorar: "Kimin bu bebek anacığım? Hayırdır? Bu kadar uzun ağlayarak niçin dua ettin?" Kadın cevap verir: "Yetim ve öksüz olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı. Dediler ki 'İşan Hüseyin adlı bir doktor var, çaresi ondadır.' Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allah'a dua ediyorum ki, Allah bu bebeğin işini kolaylaştırsın."
Doktor Hüseyin ağlayarak, "Üzülme anacığım. Allah duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi. Seller akıttı ve beni size ulaştırdı. Dr. İşan Hüseyni benim..."


Gaf'let kürsüsü
İnşaat mühendisliğinde geldiğimiz son nokta.


Zap'tiye
Hayret!.. Pazar günü kurulan sandıklar için CHP'liler "Oylarımız çalındı" diye yaygara koparmadı...


Ne demiş?
"Parası çalınanlar, parasını çalanları savunmak için sokağa çıkıyor. Resmen akıl tutulması..." (Sosyal medyadan)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.