Biliyorum, damarlarınızda deli kan dolaştığını... Biliyorum, başınızda kavak yeli estiğini... Ve çok iyi biliyorum, çoğunuzun memleket sevdalısı olduğunu...
Biz de o yollardan geçtik. Hem de analarımızın bizi her sabah askere uğurlar gibi gönderdiği, sağ salim dönebilelim diye arkamızdan bin bir dua ettiği 80'lerin üniversite yollarından geçtik... Ama evlatlarım, ne için sokaklarda olduğunuzu bilin isterim.
İtalya'da, Fransa'da, Yunanistan'da gençler yolsuzluklara isyan ettikleri için sokaklarda protesto eylemi yaparlar. İtalya'da savcıların Temiz Eller operasyonuna girişmelerinin itici gücü, üniversitelerde yaşanan protestolardan aldıkları cesarettir. Peki ya siz ne yapıyorsunuz? Haklarında çok ciddi yolsuzluk iddiaları bulunan bir siyasi karakteri ve onun şebekeye dönüştürdüğü güruhu savunmak için polise saldırıyorsunuz. Bu ne yaman bir çelişkidir?
Üstelik sizi sokağa çağıranlar da yanınızda değiller. Sizi içeri almıyorlar, yanınıza gelmiyorlar. Onların çocukları sıcak evlerinde bilgisayar oyunu oynarken, tazyikli suyu da, biber gazını da yiyen sizlersiniz. Yazık değil mi gençliğinize?..
O çok güvendiğiniz CHP'li Ali Mahir Başarır'ı SZC TV'de izliyorum. Kucağında bir vatandaşın küçücük kızı varken şöyle diyor: "Ben çocuklarımın güvenliğinden endişe ediyorum. Onun için onları buraya getirmedim..." İşte uğruna canınızı feda etmeye hazır olduğunuz liderlerin gerçek fotoğrafı budur. Değer mi? Sizin de, genç bir polisin de burunlarından akacak tek damla kanın, benim damarlarımdan akıyormuş gibi hissetmem işte bundandır. Bakın güzel evlatlarım, yanınızdakilere iyi bakın... Saraçhane'de hemen omuz başınızda duran maskeli adamın sizin kadar masum olduğundan emin misiniz? Örgüt mensubu da orada, tek arzusu çıkacak karambolde devlet bankasının ATM'sini kırıp dökmek olan vandal da, İsrail'in, ABD'nin, İran'ın ajanı da...
Siz hatırlamazsınız, biz 1 Mayıs olaylarını Taksim'deki otellerin çatılarına dürbünlü tüfeklerle mevzilenmiş CIA ajanlarının başlattığını yıllar sonra öğrenmiştik. PKK'lısından FETÖ'cüsüne kadar her türlü musibet sizin heyecan ve enerjinizi ihanete çevirmek için Saraçhane'deler, bunu unutmayın.
Yapmayın benim güzel evlatlarım. Durun, bekleyin, sağduyulu olun. Çünkü oyuna gelmenizden medet uman çok fazla şeytan var...
Maç nasıl güme gitti?
Milli takımımızın deplasmandaki Macaristan zaferini biz ekran başındakiler ne yazık ki gönlümüzce yaşayamadık. Daha önceki maç yayınlarında saha kenarındaki bahis sitesi reklamları yüzünden başı çok ağrıyan tv8, çareyi sadece pilot kamerayı kullanarak kenar reklamlarını kapatmakta bulmuştu. Gelin görün ki, bu yüzden yakın çekimler ve pozisyon tekrarları ekrana getirilemedi. Böylece büyük bir keyif ve gururla izleyeceğimiz maç, son derece yavan bir hale geldi. Peki bundan sonra tv8'e milli maç yayın hakkı verilir mi? Sanırım önümüzdeki günlerin televizyon ve spor dünyasında en çok bu konu tartışılacak.
"Okulumu yıkar mısınız lütfen?"
Gerçek ses kaydını sosyal medyada dinlemesem bunun bir fıkra olduğunu sanırdım.
Bir ilkokul öğrencisi, kentsel dönüşüm işinde faaliyet gösteren yıkım şirketini arıyor. Kendini tanıttıktan sonra karşısındaki yetkiliye derdini anlatıyor:
"Dublin'deki okulu yıkabilir misiniz? Ama içinde öğretmenlerin de olduğundan emin olun. Çünkü cuma günleri bana fazladan ev ödevi veriyorlar..."
Yıkım görevlisi gülmekten yıkılıyor tabii...
Umarım öğrencilerini ev ödevine boğan bazı eğitimciler bu sohbetten gerekli dersi çıkartırlar.
Gaf'let kürsüsü
Trabzon'da bir üst geçit. Yolun genişliği 16 metre. Üst geçidin uzunluğu ise 350 metre. Temel fıkrası gibi vallahi...
Zap'tiye
Bir dönem Ekrem İmamoğlu'nun inşaatlarında sıvacı olarak çalışan adamın şirket hesabına 1,25 milyar lira para aktarılmış. Yani bir de "sıvamışlar."
Ne demiş?
"Yazıştığı kişiye 'Vahit' dedi, sevgilisi 'Vahide' çıktı." (Atv'de ekrana gelen Esra Erol'da programından bir altyazı)