Bırakın o partiyi, bu partiyi... Bir kenara koyun siyasi bağnazlığı... Bir anlığına uzak tutun yüreğinizden politik şehveti... Türkiye'nin liderinin Birleşmiş Milletler kürsüsünden katil İsrail ve suç ortaklarının gözünün içine baka baka "insanlık dersi" vermesi, onları tüm insanlığın ortak vicdanıyla yargılayıp tarih önünde mahkum etmesi gururunuzu okşamadı mı? Bu netlik, cesaret ve adalet manifestosu sizi de Türk olduğunuza şükrettirmedi mi? Bugüne kadar "Dünya 5'ten büyüktür" deyip Birleşmiş Milletler'in mevcut yapısının artık köhneleştiğini, üstelik BM kürsüsünden, o 5'li çetenin yüzlerine karşı bu kadar açık şekilde ifade eden, etkisizliklerini yüzlerine vuran, yalancı ve riyâkâr olduklarını ifşa eden, sözde dünya devlerine "rest" çeken başka bir koca yürek çıktı mı? İşte bunun içindir ki, dünyayı tek elden yönetmek, dünya halklarını köleleştirmek, robotlar haline getirmek isteyenler onu ekonomik kumpaslarla, siyasi komplolarla, darbelerle alaşağı etmek istiyorlar.
Peki ya monşerlerin sürekli dudak büküp, burun kıvırdıkları Emine Erdoğan hanımefendinin BM'ye sunduğu Global Sıfır Atık Projesi'nin oy birliğiyle kabul edilip, dünyanın gündemine taşınmasına ne diyeceksiniz? Türkiye'de bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük çevre projesinin dünyada kabul ve destek görmesine vesile olan first leydinin bu ülkeden çıkmasını da eğer alkışlayamıyorsanız, ciddi bir insanlık sorununuz var demektir.
Cinsiyetsizliğe isyan
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın bir bölümünü ayrı bir başlık altında değerlendirmek istedim. Çünkü bana göre "milat" sayılacak bir açıklama, büyük ses getirecek bir eleştiriydi.
İlk kez bir dünya lideri çıkıp, 2024 Paris Olimpiyatları'nda açılış töreni diye önümüze konulan "cinsiyetsizleştirme operasyonunu" afişe edip, en yüksek tonda eleştirdi.
Ben de bu konuda çok yazı yazdım. Bu nedenle bu büyük tehlikenin, insanlığın altına yerleştirilen bu son derece tehlikeli bombanın dünyanın en önemli resmi organının kürsüsünden bu denli açık yüreklilikle gündeme getirilmesini önemsiyor ve takdir ediyorum.
Evet, yeni gizli savaşın hedefi cinsiyetler. Paris'teki rezil görüntüleri, yanardağ patlaması ile harap olan ve insanların taş kesildiği Pompei'nin son günlerine benzetmiştim. Din, ahlak ve ailenin direkt olarak bu denli fütursuzca imha edilmeye çalışılmasına isyan etmiştim. Aynı duyarlılığın bir Cumhurbaşkanı tarafından ilk kez bu kadar net bir şekilde dile getirilmesini ayakta alkışlıyorum. Bu dünya için samimi anlamda endişe duyan, her "insan" gibi...
Gerçek "Tanıtım Evi" budur!
Ekrem İmamoğlu'nun Paris Olimpiyatları sırasında yüzbinlerce Euro harcayarak açtığı İstanbul Evi, tasarruf tedbirlerinin uygulandığı bir dönemde büyük müsriflik olarak değerlendirilmişti.
Ülkemizin tanıtımına gerçekten büyük katkısı olan ve "Gerçek Türkiye Evi" diyebileceğimiz mekan ise geçen ay Londra'da hizmete girdi. Türk girişimci Önder Şahin, harabe halindeki Limehouse Kütüphanesi'ni satın alıp 75 odalı bir butik otele dönüştürdü.
120 yıllık Limehouse Library Hotel'deki 75 odanın her biri edebiyat, felsefe, kültür, sanat, bilim ve siyasette eşsiz katkıları olan insanlara adandı. Otelde Atatürk'ten Mevlana'ya, Sokrates'ten Mozart'a, Yaşar Kemal'den Aşık Veysel'e ve Freud'a kadar bir çok ünlü şahsiyeti yansıtan simge odalar yer alıyor.
Düşünsenize; Atatürk odasında onun hatıraları eşliğinde uykuya dalmak kim bilir ne kadar büyük bir onur ve keyif verir insana...
Şeref kürsüsü
Ünlü futbolcu Ronaldo'ya bir milli maçtan önce "Üzerinizde baskı var mı?" diye sorulunca şöyle dedi: "Baskı mı? Benim üzerimde baskı yok. Baskı, savaşın ortasında kalan çocuklarda. Yemekleri yok. Geceleri üzerlerine bombalar yağıyor."
Zap'tiye
Netanyahu'nun Lübnan'da giriştiği siber katliamın ardından şeytan, hasedinden hüngür hüngür ağlamıştır!..
Ne demiş?
"Robot musunuz diye soran bilgisayar ya ailesini arıyorsa?" (Sosyal medyadan)