Elin Amerikalısı yıllardır bize buzdağına çarparak batan Titanik'i, Pearl Harbour baskınında sulara gömülen Arizona zırhlısını ezberletti. Onlar hakkında pek çok film ve belgesel yapıldı. Oysa bizim denizcilik tarihimiz bu ikisini fersah fersah geçecek dramatik öykülerle dolu.
Japonya'ya dostluk ziyaretine giderken fırtınada batan Ertuğrul fırkateyni, tatbikat sırasında ABD füzesiyle vurulan Muavenet zırhlısı, Çanakkale Boğazı'nı işgal kuvvetlerine dar eden Nusret mayın gemisi, kendi uçaklarımız tarafından batırılan Kocatepe muhribi, hikayesi türkülere ilham veren Yavuz zırhlısı ve daha niceleri...
Ancak bana göre film senaryosuna en uygun, en dramatik, en güçlü hikaye Dumlupınar denizaltımızın batışı. Öyleyse, yıllar önce bu köşede yazdığım öyküsünü hatırlamanın zamanıdır:"Seneler önceydi... Denizaltıda görevli asker, Çanakkale'de yaşayan bir kıza sevdalanmıştı. Evlenmek için askerliğin bitmesini bekliyorlardı. Asker, Çanakkale Boğazı'ndan geçecekleri tahmini geçiş saatini önceden yavuklusuna bildiriyordu. Seyir genellikle gece oluyordu. Çanakkale yakınlarına gelindiğinde asker, komutanlarından ricada bulunarak köprü nöbetini alıyor ve sevgilisine haberleşme ışığıyla mesaj gönderiyordu. Kız da saat kaç olursa olsun elinde bir fenerle denizaltıdan gelen ışıklı mesajı yanıtlıyordu.
Akdeniz'deki bir tatbikattan dönmeden önce sevdalı asker yine nişanlısını aramış, sabaha karşı 03.00 sularında Çanakkale Boğazı'ndan geçeceklerini bildirmişti. Kız, elinde feneriyle sahile çıktı. O sırada denizaltı konvoyunun ikinci gemisindeki komutana güverte subayından bir mesaj geldi. 'Komutanım, sahilden ışıkla mesaj gönderiyorlar, ne yapalım?' Komutan, mesajın yarım saatlik mesafede önlerinde seyretmekte olan denizaltıdaki genç askere gönderildiğini anlamıştı. Çünkü bu 'pırıltılı' aşktan neredeyse bütün filo haberdardı. Gemi komutanı 'Bizim deli kız geç kalıp denizaltıları karıştırdı herhalde. Ama yanıt vermezsek de sevdiğini merak eder' diye düşünüp, güverte subayına sordu: 'Ne mesaj gönderiyor?' Subay 'Seni seviyorum diyor efendim' diye yanıtladı. Komutan hiç tereddütsüz emrini verdi: 'İyi, siz de şöyle mesaj geçin: Ben de seni seviyorum. Ebediyete kadar...' Çanakkaleli kızın mesajını ulaştıramadığı denizaltının ismi Dumlupınar'dı ve bu mesajdan 25 dakika önce Nara Burnu açıklarında Naboland isimli İsveç bandıralı şileple çarpışarak batmıştı. Şehit olan 81 denizcinin arasında kızın sevdalısı olan asker de vardı. Kız, bu acıya dayanamadı ve hayatına son verdi.
Çanakkaleliler bazı geceler sahilde sahipsiz bir fener ışığının bir aşağı bir yukarı dolaştığını söylerler..."
Gurbetçiler neden AK Parti diyor?
AK Parti bu hafta 23'üncü kuruluş yıldönümünü kutladı. Aynı zamanda da 22 yıldır kesintisiz iktidarda bulunmanın haklı gururunu... Demokratik ortamlarda bunu başarabilen hiçbir siyasi parti yok. Siyaset dünyasının kaygan zemininde sadece bu bile başlı başına bir başarı hikayesidir.
Aslında bu 22 yılda nelerin başarıldığını görmek için iki adım geriye çekilip, tablonun tamamına bakmak gerekiyor.
Bunu da yılda bir kez tatil için Türkiye'ye gelebilen gurbetçiler yapıyor. Bizim tam ortasında olduğumuz için göremediğimiz başarıyı onlar daha net gözlemliyor. Hani akrabalardan uzak büyüyen çocuğunuza köye gittiğinizde "Aman ne kadar da büyümüş" derler ya, gurbetçiler de vatanın ne kadar büyüyüp serpildiğini öyle fark ediyorlar.
İşte bu nedenledir ki AK Parti her seçimde gurbet şehirlerinden ezici oy çokluğuyla zaferler çıkartıyor.
Bazen tüm gerçeği görebilmek için iki adım uzaktan bakmak gerekir.
Zap'tiye
Tatile gidemeyenler için sosyal medyada hava atma tüyosu.
Şeref kürsüsü
Gaziantep'te 6'sı engelli 8 çocuğu bulunan kiracısına, başkasına satmaması koşuluyla evini hediye eden ev sahibinin Allah hep gönlüne göre versin.
Ne demiş?
ABD Dışişleri Bakanlığı açıklama yapmış: "Gazze'deki sivil ölümlerden derin kaygı duyuyoruz." Yalanınız batsın!