Günlerdir bir mahkeme kararını kafamda evirip çeviriyor ama bir türlü ne aklıma ne de vicdanıma sığdırabiliyorum. Adana'da oturdukları sitenin bahçesinde tanıştığı komşusu Fide U.'nun evine balkondan girerek günlerce alıkoyan, işkence edip kolunu ve bacağını kıran Gökhan Kızılyer için mahkeme kararını verdi. Soruşturma sonunda Gökhan Kızılyer hakkında, Adana 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "Nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme", "Basit cinsel saldırı", "Konutta yağma", "Konut dokunulmazlığını ihlal etme", "Haberleşmenin engellenmesi", "Cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" suçlarından dava açılmıştı. Kızılyer yaklaşık 8 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.
Oysa saldırı anları, darp ve tecavüz girişimi tüm ayrıntısıyla evin iç ve dış güvenlik kameralarına net olarak yansımıştı. Yani bana göre suç sabitti. Gel gelelim, karşılığı sadece 8 ay oldu.
Yasalar, kitaplar bir yana, bir hakim çocuğu olarak, kararı alan değerli mahkeme heyetinin vicdanına sesleniyorum: Kolu bacağı kırılan, evde günlerce alıkonulan, yüzü gözü şişene kadar darp edilen, tacize uğrayan, büyük dehşet yaşayan o kadın sizin eşiniz, kızınız, kız kardeşiniz olsaydı yine aynı kararı mı verirdiniz?
Yüzyılın asisti
Herkesin Avrupa Futbol Şampiyonası'na odaklandığı şu günlerde futbolla ilgili muhteşem hikayeye sosyal medyada rastladım.
Malum, "asist" futbolda gol pası demek. Haydi gelin "Yüzyılın asistinin" nasıl yapıldığına hep birlikte bakalım:
Ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo -ki yarın Milli Takımımıza karşı mücadele edecek- bir sohbet sırasında "Başarılarımdan dolayı arkadaşım Albert Fantrau'ya teşekkür etmeliyim" diye söze başlayıp devam etmiş:
"Birlikte bir gençlik kulübünde oynuyorduk. Sporting'den gelenler bize kim daha fazla gol atarsa onun akademilerine kabul edileceğini söylediler. Maçı 3-0 kazandık, ilk golü ben attım, ardından Albert kafa vuruşunu yaptı ve üçüncüsü herkesi etkileyen bir gol oldu. Albert kaleciyle bire bir gitti. Ben onun yanında koşuyordum, o kalecinin etrafından dolaştı, tek yapması gereken topu boş ağlara göndermekti. Ama o topu bana verdi ve ben de golü attım. Akademiye kabul edildim. Maçtan sonra yanına gelip 'Neden?' diye sordum, o da şöyle cevap verdi: Sen benden daha iyisin."
Birkaç yıl sonra bir gazeteci, Albert'in evine gitti ve hikayenin doğru olup olmadığını sordu. Albert olayı doğruladı. Ayrıca o maçtan sonra futbolculuk kariyerinin bittiğini ve artık işsiz olduğunu söyledi. Muhabir merak edip sordu: "Ama bu kadar muhteşem bir evi, arabayı vs. nereden buldun? Zengin birine benziyorsun. Ayrıca ailenin geçimini de sağlıyorsun. Bunların hepsi nereden?" Albert gururla yanıtladı: "Cristiano'dan..."
Dekolte değil teşhir
Bizde olduğu gibi Batı'da da kadın şarkıcıların sahnede giydiği kostümler büyük tartışma konusu oluyor. Millica Pavloviç'in Spence Hall'daki konserinde giydiği derin yırtmaç dekolteli elbisenin altına iç çamaşırı giyip giymediği de çok tartışıldı. Türkiye'de de gündeme gelen konser görüntülerine kullanıcılar, "Ne güzel bir kadın, ne güzel bir elbise ama aşağısı olmamış. Bu dekolte değil, teşhir" şeklinde yorumlarda bulundular.
Pavloviç ise Instagram hesabından yaptığı açıklamada, "Elbisemin altında ten rengi bir kostüm vardı. Bu, Bojan Petroviç'in ustalıkla yarattığı 'optik illüzyon' dediğimiz bir parça" dedi.
"Optik illüzyon" yani görsel yanıltma. Türkçesi; izleyenleri, çırılçıplak olduğuna inandırma. Böyle olunca ahlaklı mı oluyor peki?
Biri dünyanın çıkan çivisini bulursa bana haber versin lütfen.
Ne demiş?
"Hac paranızı, umre paranızı bir fakire verin diyen çok çıktı da, 9 günlük tatil paranızı bir fakire verin diyen çıkmadı nedense..." (Sosyal medyadan)
Gaf'let kürsüsü
Zonguldak'ta 14 yaşındaki kıza tecavüz eden adama (!) mahkemede nasihat edip serbest bıraktılar.
Zap'tiye
Caanım Marmaris'i bırakıp da Yunan'ın ot bitmez Rodos adasına gitmek isteyen tatilciler, feribota alınmayınca perişan olmuşlar. Yok ki Allah'ın sopası...