Okurumuz Harun Taycu'dan eğitim sistemimize katkı verecek ayrıntılı bir öneri geldi. Paylaşıyorum:
"Acil!. Henüz Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredat taslağı yürürlüğe girmemişken, bir kararın acilen disiplin yönetmeliğine dahil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Akıllı telefonların okullara girişinin yasaklanması, yerine tuşlu telefonların, ders saati hariç, yasaksız kullanılabilmesi gerektiğini düşünüyorum. (Mümkünse sosyal medyaya aboneliklerin, 18 yaşına kadar e-devlet üzerinden yapılması da önemli) Psikolojisi bozulmuş, bağımlılık tedavisine muhtaç gençler, değersizleşme ve insanı değersizleştirme, ele geçirilmiş her anlamda yönetilmeye açık beyinler, ahlaki çöküntü, aile yapısının bozulması hatta çok eşlilik, çocuk sahibi olmama tercihi, kültürel geçmişinden kopuş, dilde bozulma hatta neredeyse dili kullanmama, ebeveynin çocuğu, çocuğun ebeveyni, kardeşi görmediği ev ortamı, eğitimde, iş ortamında verim düşüşü, yüz yüze iletişimde asosyallik hatta sapkın davranışlar, suç oranlarında, kazalarda artış ve daha göremediklerimiz... Yukarıda sıralamaya çalıştığım sonuçların sebeplerini uzmanlara sormaya gerek olmadığını naçizane düşünüyorum. Herkesin özel tercihlerini belirleme elbette kimsenin haddi değil ancak 'Sayın hocam ben bir şey yapamıyorum; siz söylerseniz belki etkili olur, elinden telefonu alamıyoruz, huzurumuz kaçıyor' diyen veli sayısı ne kadardır acaba? Evlere değil ama okula, bireyin geleceğine değil ama toplumun geleceğine Milli Eğitim ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları olarak müdahale edemez miyiz? Bu kansere müdahale için geç mi?"
Dizilere +7 yetmiyor
Köşemize sürekli katkı veren okurlarımızdan Mehmet Kuzu, dizilerle ilgili RTÜK'ün uyarı işaretlerinin yetersiz kaldığını belirtmiş:
"Yeni sezon için kanallara bir tavsiyem var. Hani diziler yayınlanmadan önce ekrana aile ibaresi ve +7 yani 'Yedi yaş ve üzeri için uygundur' ibaresi geliyor ya, benim isteğim aile fotoğrafından çocuğun çıkarılması ve +7 ibaresinin 13-15'e yükseltilmesi. (Elimden gelse 18 yapardım). Çünkü dizilerin çoğu +7 için uygun değil. Örneğin, Kızılcık Şerbeti dizisinin sezon finali çarpık ilişkiler yumağıydı. Amca yeğeninin eşiyle, o onunla, evin babası eski gelininin teyzesiyle diye diye giderken herkesin birbirine bağırıp çağırmasıyla bitti dizi. Geçen haftalarda final yapan Yargı dizisinde de Tuğçe adlı genç polis memuru yazamayacağım kadar şiddete maruz kalmış, sonra denize atılmıştı. Yalı Çapkını zaten her gün şiddet, bağırış-çağırış. Anlattıklarımın hiçbirinin +7 çocuklara uygun olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki bu denli şiddet içeren televizyon ortamının hiçbir insana uygun olduğunu düşünmüyorum. Gönül Dağı gibi dizilerin sayısının artması dileğiyle..."
Bu ne yaman çelişki?
Köşemizin fahri sinema danışmanı değerli dostum Nizam Eren'in sosyal medyada paylaştığı tespitine katılmamak elde değil:
"Trafikte 3 saniye geç hareket edene klakson çalan bir toplumun evlatları, her yıl yeri saati belli olmasına karşın sınava geç kalırlar. Basit 2 belgeyi evde unuturlar. 1 saat önce gelip içeri girmeyen ve kapılar kapandıktan sonra pişmanlık ile ağlayanlar... İşte toplumun geleceği..."
HAFTANIN ŞİİRİ
ARABESK
Sana yazdığım şiirler
Oldular hep ziyan zebil
Mısraların katilisin
Bunu da yalnızca sen bil
Herkesi bir bir anlatan
Tarih bir tek seni susacak
Gömüldüğün her yerdeki
Topraklar seni kusacak
Bende bir tek ben kalmadı
Sendeki ben haram olsun
Her hatıran zehir zemberek
Bu kafiye de benden olsun
Ruhum hep yaz'dı benim
Şimdi solgun bir kelebek
Gönlüm hep caz'dı benim
Şimdi acılı arabesk
Sensizlik Bekçisi - 2022
Gaf kürsüsü
Değerli dostum Muharrem Akduman'dan bir sobe daha: Seda Sayan'ın programında müzisyen damat, hatuna evlenme teklif edip yüzüğü çıkarıyor. Hatun "Yüzüğü göreyim önce" diyor ve kabul ediyor. Ama, tecrübelerime göre bu evlilik 1 ay sürer. :)
Zap'tiye
Yüzme sezonunu açmak için karpuz kabuğunun denize düşmesini boşuna beklemeyin. Millet, kilosunu 20 liradan aldığı karpuzun kabuğundan reçel yapıyor.
Ne demiş?
"Yaz geldi çattı, Ege sahillerine ünlü düşmesi yaşandı." (Magazin D'den bir anons)