Bir belgesel tutkunu olarak "Dr. Michael Mosley'in cesedi kayalıklarda bulundu" haberiyle şoke oldum. Çünkü Dr. Mosley benim önde gelen belgesel kahramanlarımdan biriydi. BBC Earth'de yayınlanan "Trust Me I am A Doctor" (Bana Güvenin Ben Doktorum) ve "Secrets of Your Foods" (Yemeğinin Sırları) adlı programlarını kaçırmazdım.
Dr. Mosley, tatilini geçirdiği Yunanistan'ın Simi adasında yürüyüşe çıkmış, iki gün boyunca kendisinden haber alınamamıştı. Daha sonra kayalık bir alandaki cesedine ulaşılmıştı. Tahminler, doktorun sıcak hava nedeniyle fenalık geçirdiği ve yüksek bir yerden düştüğü yolundaydı ama bu bana pek inandırıcı gelmedi. Zira sağlıklı yaşam ve diyet gurusu olarak bilinen bir uzmanın kendisini sakınamayacak bir hale düşmesini aklım almıyordu.
Dünyada aralıklı oruç olarak bilinen diyet tarzını tanıtan, sağlıksız paketli gıdaların ipliğini pazara çıkaran, bilim dışı zayıflama haplarının karşısına dikilen Doktor Mosley bana göre zaten uzun süredir hedefteydi.
Bayram tatili aslında 15 gün
Şaşırdınız değil mi? Anlatayım:
Efendim, bizde bayram havasına erken girilir, geç çıkılır. Turizm hareketliliği için artık neredeyse otomatik olarak 9 güne çıkan dini bayramların süresine önünden üç, ardından üç gün daha eklemeniz gerekiyor. Bir işinizi yaptırmak için bayramdan üç beş gün önce ustaya ricada bulunuyorsunuz, "Abi bayramdan sonra gel" diyor. Bayram sonrası gidiyorsunuz, bu kez de "Abi bütün işler bayram sonrasına yığıldı, sen üç gün sonra gel" diyor.
Şimdi anladınız mı bizde bayram tatilinin neden 15 güne uzadığını?
Arabada çocuk unutulur mu?
Bir hafta önce Bursa'da müteahhit babası tarafından şantiyenin önüne park edilen otomobilin içinde unutulan 4 yaşındaki Ali Furkan sıcak ve havasızlıktan boğularak ölmüştü.
İki gün önce de Kayseri'de otomobilin içinde kilitli bırakılan ve havasızlıktan bayılan ikizler, camı kıran polisler tarafından son anda hastaneye yetiştirildiler.
Allah, Ali Furkan'ın babasına sabır ve metanet ihsan eylesin. Kim bilir vicdan azabı yüzünden çocuğunun ardından günde kaç kez ölüyordur. Allah yardımcısı olsun.
Gelin görün ki, evlat candan ötedir. Büyük konuşmak istemem, Rabbim kime ne gösterecek bilinmez. Ama insanın "çocuğunu unutması" bana kabul edilebilir gelmiyor. Kendi adıma söylemem gerekirse, bu, "kalbimi" arabada unutmakla eşdeğer...
Bu marşı sevdim
2009 yılında Eurovision'da Norveç'e birincilik getiren ve o yıl pek çok ülkede liste başı olan Alexander Rybak'ın "Fairytale" adlı şarkısı şimdi de Avrupa Futbol Şampiyonası öncesinde A Milli Futbol Takımımız'a marş oldu.
Milli Takım sponsorlarından Turkcell tarafından hazırlatılan marşı çok sevdim. Klip ne zaman ekrana gelse içimi bir coşku ve heyecan kaplıyor. Ritmi de, müziği de, sözleri de bana "İşte tribün marşı böyle olur" dedirtiyor.
Gelgelelim aynı heyecanı takımımız için duyamıyorum maalesef. Oynadığı 4 hazırlık maçının hiçbirini kazanamayan ay-yıldızlı ekibimizde parlayan tek yıldız, genç Arda Güler. Ne yaparsa Arda yapar gibime geliyor...
Gaf'let kürsüsü
İçinde hasta olmadığını sandıkları için dolu ambulansın önünü kesen ve kapıları açtırıp kontrol eden motosikletli magandaları hayatımızın neresine koyacağız peki?
Zap'tiye
Kutlamada herkes coşup dans ederken dakikalarca donup kalan ABD Başkanı Biden'ı, kuklacısı, "stand by konumunda" mı unuttu acaba?
Ne demiş?
Hülya Avşar, program konuğu Berfu Yenenler'in "Ünlü olmak gibi bir arzum hiç olmadı" sözüne ilginç bir yorum getirdi: "Güzellik yarışmasına katılmışsın. Eser gibi bir çocuğa yürümüşsün. Maşallah hiç aklında yokmuş."